Korku, gişenin dalgalı denizinde hâlâ en güvenilir liman. 2025 de bu anlamda bereketli geçti: özgün fikirler vampir dişlerini gösterdi, köklü seriler gövde gösterisi yaptı, bir Stephen King uyarlaması daha içimize işledi. Aşağıda, yıl bitmeden radarınızda olması gereken yapımları —spoilersız, tadında— bir nefeste özetledim.
Ryan Coogler’ın sürpriz hit’i Sinners, blues’un damarına dadanan “yabancı”ların hikâyesini vampir mitosuyla kaynaştırırken hem politik, hem kanlı, hem de çok eğlenceli bir seyir sunuyor. “Kültür gaspı”nı bu kadar doğrudan, bu kadar sinematik anlatan ana akım bir stüdyo filmi az bulunur.
Seri cephesinde, Final Destination: Bloodlines beklenmedik şekilde evreni genişletiyor. Rube Goldberg ilhamlı ölümler zaten ziyafet; fakat bu kez kaderin “neden bu kadar kişisel aldığına” dair bir köken hikâyesi de var. Tony Todd’lı veda ise bonus.
Devam halkalarının gölgesinde kalmayan özgünler de çok: David Cronenberg’in The Shrouds’u yas, beden ve teknoloji üçgeninde soğuk bir ürperti kuruyor; mezarın altını cam gibi görünür kılma fikri, Cronenberg’in en kırılgan dönem işlerinden birine dönüşüyor. Zach Cregger imzalı Weapons ise “Barbarian” sonrası beklentiyi karşılayan tür karışımı: komedinin sinir bozucu sinapslarını paranoyayla birleştirip nefes kesen bir finalle düğümü çözüyor.
Stephen King uyarlamaları çift koldan geldi. The Long Walk, distopik bir dayanıklılık yarışını duygusunu ezmeden, askeri disiplin kadar çocukluğun kırılganlığını da hissettirerek sinemaya taşıyor. Osgood Perkins’in The Monkey’si ise “lanetli oyuncak”tan çok ölümü bir hukuk gibi işleyen kör sistem olarak resmediyor; mizahı zifiri, ölümleri hayli yaratıcı.
Kadrajı genç kahramanlara çevirenler de güçlüydü. Clown in a Cornfield, Frendo’yu yılın yeni slasher ikonuna aday yaparken Eli Craig’in mizah–şiddet dengesi “Disney kanalı gibi açılıp, gazı kökleyen” bir tonda akıyor. Danny & Michael Philippou’nun Bring Her Back’i travmayı doğaüstü mekaniğin gerisine değil, önüne koyuyor; asıl dehşet, bakım sisteminin soğuk duvarlarında yankılanıyor.
Yapay zekâ masalı ters yüz eden Companion, “android final girl” fikrini feminizmle kaynatıp Stepford kabusunu 2025’e güncelliyor. Michael Shanks’in Together’ı ilişkide bağımlılığı fizikselleştirip tiksinti ile şefkati aynı sahnede tutmayı başarıyor; Dave Franco–Alison Brie kimyası işin kreması.
Köpekbalığı ve seri katili tek tencerede pişiren Dangerous Animals, “Jaws”a şapka çıkarıp asıl canavarı insana çeviriyor; Jai Courtney’nin şeytani cazibesi filmi sürüklüyor. Appleton’lu kalpler için daha “light” kaçacaksa, Josh Ruben’in Heart Eyes’ı, Tinder çağının screwball komedisini kıpkırmızı bir slasher’a çeviriyor; yaratıcı öldürmeler + Olivia Holt–Mason Gooding kimyası = gönül rahatlığıyla “sağa kaydır”.
Korkunun internet evreninde Shelby Oaks, “buluntu” anlatıyı sadece taklit etmiyor, sınırlarını genişletiyor; kayıp paranormal ekibin mirası modern mit yaratımıyla buluşuyor. Ve Norveç’ten beden–masal kırması The Ugly Stepsister, “sindirella” güzellik şiddetini mide kaldıran beden imgeleriyle yüzünüze sürüyor; Cronenberg’e açık selam, ama incelik yerine bilerek çekiç kullanıyor.
Kapanışı “yıllar sonra”yla yapalım: 28 Years Later, beklenenden daha ağırbaşlı; büyük kıyamet tablosu çizmek yerine “ölümle komşuluk etmeyi” kabul etmek üzerine bir meditasyon kuruyor. Yine de gerektiğinde koşuyor, çok fena da ısırıyor.
Kısacası 2025, korkunun her damak tadına menü sunduğu bir yıl: gotik dert, sarkastik kanaat, teknolojik ürperti, politik diş izleri… İster slasher’la adrenalin, ister metaforla iç sızısı peşinde olun, bu listedeki filmlerden en az birkaçına kalbiniz (ve mide dayanımınız) yetecektir.
Apartman No:26 Notu:
Bu yılın korkuları “zıplatmak”tan fazlasını hedefliyor: yas, suçluluk, kültürel talan, patriyarka ve teknolojiyle göbek bağımız… Hepsi birer jumpscare değil, kalıcı yankı. İzleme planınızı yaparken tür dengesini kurun: bir “yüksek tansiyon”u bir “yavaş yanma”yla nötrleyin; bir slasher’dan sonra bir King uyarlamasıyla nabzı duyguda sabitleyin. Ve lütfen: sinemada izleyebileceklerinizi sinemada izleyin; karanlıkta korku daha iyi çalışır.