İki başlı kediler, suyun altında kaykay yapan gençler, gökyüzünde süzülen kılıç ustaları ya da patates kızartmasından yapılmış elbiseler… Çinli fotoğrafçı Julian Song’un görsel dünyası tam anlamıyla gerçek ile hayalin sınırlarında dolaşıyor. Onun işleri, gündelik hayatın sıradan sahnelerini altüst ederek, izleyicinin gözlerini ikinci kez bakmaya zorlayan mizahi, tuhaf ve aynı zamanda büyüleyici bir deneyim sunuyor.
Song’un fotoğraflarında, Shanghai gökdelenlerinin arasında uçuyormuş gibi poz veren modeller Huang Liyang ve Li Qian, ya da beyaz gelinliğiyle kırmızı bir motosiklet üzerinde dar bir sokaktan geçen GuyuTong gibi kareler öne çıkıyor. Bu sahneler, hem absürt hem de şehrin kültürel dokusuna derinlemesine bağlı imgeler. Onun yaklaşımı, cesur, alaycı ve hiciv dolu olarak tanımlanıyor.
Oysa bu coşkulu görsel evrenin arkasında şaşırtıcı derecede sakin ve içe dönük bir karakter var. Song, “Seyahat etmeyi sevmiyorum. Evde köpeklerimle kalmayı seviyorum,” diyor. İlhamını dünyayı gezerek değil, dijital dünyanın küçük detaylarını gözlemleyerek buluyor. Özellikle TikTok onun için bir tür çağdaş antropoloji alanı. İnternetteki marjinal jestlerden, popüler kültürün yeni yükselen trendlerinden beslenerek kendi fotoğraf projelerine taşıyor.
Julian Song’un işleri yalnızca göze hitap eden sahneler değil; aynı zamanda görsel bir oyun alanı. İzleyiciyi şüpheyle, kahkahayla ve bazen de huzursuzlukla karşı karşıya bırakıyor. Onun fotoğraflarında Shanghai, bir şehirden çok bir sahne; insanlar ise sıradan olmaktan çıkarak görsel bir şenliğin karakterlerine dönüşüyor.
Apartman No:26 Notu
Julian Song’un fotoğrafları, dijital çağda görsel kültürün nasıl dönüştüğünü anlatan en iyi örneklerden biri. Hem ironik hem de şiirsel olan bu sahneler, yalnızca Çin’in modern yüzünü değil, aynı zamanda küresel popüler kültürün absürtlüğünü de yansıtıyor. Onun dünyasında hiçbir şey göründüğü gibi değil — ve belki de bu yüzden bakmaya doyamıyoruz.
