Zeki Alasya ismini duyunca yüzünüzde hafif bir tebessüm belirmediyse, Türk sinemasını tam anlamıyla yaşamamışsınız demektir. O, sadece bir oyuncu değil; kuşaklar arası köprü kuran, sahnede ve perde arkasında hikâyeler anlatan gerçek bir sanat emekçisiydi. Yarım asrı aşan kariyerinde Türkiye’nin en çok sevilen güldürü ustalarından biri olarak kalplere dokundu.
Köklü Bir Aileden Tiyatroya Açılan Bir Yol
Zeki Alasya, 18 Nisan 1943’te İstanbul’da dünyaya geldi. Kıbrıslı kökenli bir ailenin çocuğuydu. Sanata olan ilgisi küçük yaşlarda kendini göstermeye başladı. Özellikle lise yıllarında tiyatro kulüplerinde yer alması, onun bu yolda ilerlemesine zemin hazırladı. O dönemlerde, tiyatronun büyüsüne kapılan pek çok genç gibi, sahneye adım attığında hayatının değişeceğini hissetmişti.
Profesyonel tiyatro kariyerine 1959 yılında başladı. Devlet Tiyatroları’nda kısa süreli çalışmasının ardından 1960’lı yıllarda Arena Tiyatrosu ve Gen-Ar Tiyatrosu gibi önemli topluluklarda yer aldı. Ancak onu geniş kitlelerle buluşturan, 1967 yılında kurduğu Devekuşu Kabare Tiyatrosu oldu.
Devekuşu Kabare: Mizahın İçinde Ciddi Bir Duruş
Devekuşu Kabare, Türk tiyatrosunda kabare türünün öncülerinden biri oldu. Hem güldüren hem düşündüren metinlerle dönemin toplumsal meselelerine cesurca temas eden oyunlar sahnelendi. Zeki Alasya burada sadece oyuncu değil, aynı zamanda yönetmen ve yazar olarak da önemli işlere imza attı.
Bu dönemde hayatının dönüm noktalarından biri olan Metin Akpınar ile yolları kesişti. İkili, kısa sürede Türk mizahının efsane ikilisi haline geldi. Onların sahne üzerindeki uyumu o kadar doğaldı ki, izleyici sahici bir dostluğa tanıklık ettiğini hissederdi.
Sinema Perdesinde Bir Efsane Doğuyor
1970’li yıllarda sinemaya adım atan Zeki Alasya, komedi türünde unutulmaz filmlere imza attı. Özellikle Metin Akpınar ile birlikte rol aldığı filmler, bugün hâlâ izlenmeye devam ediyor. “Salak Milyoner”, “Köyden İndim Şehire”, “Nereye Bakıyor Bu Adamlar?”, “Aslan Bacanak”, “Petrol Kralları” gibi filmlerle, dönemin sosyal yapısını mizahla harmanlayarak aktardılar.
Zeki Alasya’nın komedideki başarısı, onu sadece bir “güldüren adam” olmaktan çok daha fazlası haline getirdi. O, halkın nabzını tutabilen, gündelik yaşamın içinden karakterlerle samimi bir bağ kuran bir sanatçıydı. Canlandırdığı her karakterde bir parça biz vardık.
Yönetmen Koltuğunda da Usta
Zeki Alasya, yalnızca oyunculuğu ile değil, yönetmenliğiyle de sinemaya katkı sağladı. 1977 yılında “Aslan Bacanak” filmiyle yönetmenliğe adım attı. Ardından gelen yıllarda birçok filmde hem yönetmen hem de oyuncu olarak görev aldı. Onun yönettiği filmler, sıcak hikâyeleri, sade anlatımı ve içten karakterleriyle izleyiciyle güçlü bir bağ kurmayı başardı.
Sakin Bir Vedanın Ardından
Zeki Alasya, 8 Mayıs 2015’te karaciğer hastalığı nedeniyle aramızdan ayrıldı. Vefatı, sadece sanat camiasında değil, toplumun her kesiminde derin bir üzüntüye yol açtı. Onun ardından söylenen sözler hep aynı duyguyu taşıyordu: “Gülmeyi öğreten adamdı.”
Ardında Kalanlar
Zeki Alasya’nın ardında onlarca film, tiyatro oyunu, dizi ve hepsinden önemlisi sevgi dolu bir iz bıraktı. Onun sanatı, sadece güldürmek üzerine kurulu değildi. O, insanlara yaşadıkları çağın fotoğrafını mizah yoluyla çeken bir anlatıcıydı. Kalabalıkları kahkahaya boğarken, aslında düşünmeye de davet ediyordu.
Bugün hâlâ onun filmleri açıldığında evlerde bir gülümseme beliriyorsa, bu Zeki Alasya’nın gerçek mirasıdır. O, sanatla hayatı buluşturan, sahici bir kahramandı. Ve her kahraman gibi, o da unutulmadı.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak