Akıştasın: Slackers (Nulpen) (2025) — Berlin Yazı, Kayıp Gençlik ve Büyümenin Sessiz Sanatı

Yükleniyor
svg

Slackers (Nulpen) (2025) — Berlin Yazı, Kayıp Gençlik ve Büyümenin Sessiz Sanatı

Ekim 30, 20254 dk okuma süresi

Berlin’in kavurucu yazında, iki genç kadın kentin gölgeleri arasında kaybolurken büyümenin, dostluğun ve hiçbir şey yapmamanın inceliğini keşfediyor. Sorina Gajewski’nin ilk uzun metraj filmi Nulpen (Slackers), “hiçbir yere varmadan yol almak” duygusunu yakalayan sade ama derin bir hikâye.

Ramona (Bella Lochmann) ve Nico (Pola Geiger), liseyi yeni bitirmiş, amaçsız ama birbirine sıkı sıkıya bağlı iki arkadaş. Bir yaz gününde sapanla komşularının camını kırmaları, ufak bir olay gibi görünür ama filmin tüm tonunu belirler: yanlışlıkla başlayan, yönsüz ama bir o kadar da canlı bir yaz. Kırılan camla birlikte rutin de parçalanır; Berlin’in ara sokaklarına, nehrin kıyısına, bit pazarlarına doğru yavaş bir savrulma başlar.

Gajewski’nin kamerası neredeyse görünmez. Şehrin uğultusu, tramvay sesleri, yaz sıcağında terleyen caddeler… Hepsi bir film müziği gibi akar. Diyaloglar fazla açıklama yapmaz; karakterler konuşurken değil, yürürken ve susarken tanınır. Berlin, kartpostallık bir fon değil, başlı başına bir ruh hâlidir — politik, tembel, meraklı, biraz da kaybolmuş.

Ramona ve Nico, tesadüfen karşılaştıkları insanlarla (bir sokak sihirbazı, bir rahip, bir genç aktivist) küçük ama anlamlı temaslar yaşar. Her karşılaşma, onların kim olduklarını hatırlatmak yerine kim olabileceklerini ima eder. Film, tam da bu yüzden “yavaş” değil; sadece sabırlıdır. Zaman, burada hızla akmaz, birikerek derinleşir.

Slackers’ı güçlü kılan şey, hiçbir şeyi büyütmeden anlatması. Gençliğin enerjisini, tembelliğini, direnişini ve karmaşasını aynı anda taşır. Ramona ve Nico’nun “boş” görünen yazı, aslında bir farkındalık sürecidir: bazen hiçbir şey yapmamak, en büyük eylemdir.

Sorina Gajewski, Alman sinemasına uzun süredir gelmemiş bir tazelik getiriyor. DFFB çıkışlı genç yönetmen, belgesel doğallığıyla kurmaca inceliğini harmanlıyor. Filmin 16 mm dokusu, sıcaklığı hissedilen, terli bir gerçeklik yaratıyor. Müzik yerine şehrin sesi var; klasik dramatik yapının yerinde ise gündelik bir ritim.

Slackers, Linklater’ın Slacker’ına, Aftersun’a ya da Oh Boy’a yakın duran ama kendi sesiyle var olan bir film. Politik olmayı hedeflemiyor ama politik bir alan yaratıyor: üretkenlik ve başarı takıntılı bir dünyada, gençliğin “durgunluğunu” savunuyor.

Filmin sonunda ne büyük bir dönüşüm ne de çözüm var. Ramona ve Nico hâlâ Berlin’deler, hâlâ kararsızlar, hâlâ kendilerini arıyorlar. Fakat izleyici, o yazın bir şeyleri değiştirdiğini hissediyor — büyümek tam da böyle bir şey çünkü: farkına varmadan gerçekleşen bir dönüşüm.

Apartman No:26 Notu


Slackers, küçük bir film ama kalbi büyük. Bir yazın sıcaklığıyla, bir dostluğun kırılganlığıyla, gençliğin yönsüz ama umutlu enerjisiyle anlatıyor her şeyini. Berlin’in sokaklarında yavaşça yürürken, Ramona ve Nico’nun peşinden gitmek istememek mümkün değil.

Bu film, “henüz kim olduğunu bilmeyen” herkes için.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
Yükleniyor
svg