Müziği hayatta kalmak adına bir terapi olarak gören Mick Moss bu sene Antimatter projesinin 25. Yılını kutluyor. Turne kapsamında 26 Şubat’ta İstanbul’da 27 Şubat’ta da Ankara’da sahne alacak olan Mick Moss’la hem yeni albümünü hem de onun adına hiç de kolay geçmeyen 25 yılı konuştuk.
Ocak ayından beri turnedesin konserler nasıl gidiyor?
Konserler harika geçiyor. Bu gösterileri planlarken son birkaç yıldır turneye çıktığım setten tamamen farklı bir Antimatter seti çalmayı planlamıştım. Tekrar çıkıp aynı şarkıları çalmanın ne özelliği olabilirdi ki? 25. yıldönümü gösterilerinin benzersiz olmasını istedim. Bu da beni diskografime uzanmaya ve uzun zamandır çalmadığım ya da hiçbir konserde yer vermediğim
şarkıları çıkarmaya zorladı ve sonuç beni çok tatmin etti. Yıllar içinde konserlerde çaldığım şarkılar neredeyse aynı 15 şarkıya dönüşmüştü. Onları çalarken otomatik pilottaydım. Bu yeni sette alışık olmadığım pek çok duygu var. Hayatıma yeni bir soluk geldi. Kendimi yepyeni hissediyorum.
İstanbul konserinden sonra da turne devam edecek. Evini özlüyor musun?
Uzaktayken evimi özlüyorum çünkü biraz içe dönük bir adamım. Ev hayatını çok seviyorum. Ama bir yandan da uzakta olmaya değer. Çünkü yeni çıkacak olan “Parallel Matter”ı duyurmam da gerekiyor. Elektrikli parçaların akustik versiyonları, akustik parçaların elektrikli versiyonları, remiksler, canlı kayıtlar, demolar ve ayrıca bazı yeni yayınlanmamış şeyler. Arşivlerimden daha önce duyulmamış kayıtlardan oluşan bir koleksiyon. İkili bir albüm. Bonus olan üçüncü disk ise benim için çok önemli çünkü 1995-99 yılları arasındaki solo projemin ev kayıtlarının bir koleksiyonu, ilk üç albümde Antimatter’in yarısı olarak devam
eden proje, yani 3. diskte benim için her şeyin başladığı yeri duyabilirsiniz.
“Parallel Matter”ın kaydı üç yıl sürdü. Neden bu kadar uzun sürdü?
Aslında o kadar uzun sürmedi, derlemek ve albümdeki yeni versiyonları “Carve It In”, “Breaking The Machine Remix”, “Angelic”, “Refraction”, “Little Piggy Remix” kaydetmek ve eski kayıtları tamamlamak yaklaşık bir yıl sürdü. Bunu yapabilmek için 2024 yılı boyunca turnelere ara verdim. Toplamda üç diskten oluşan devasa bir görevdi. Üçüncü CD için 90’lardaki eski analog kayıtlarımı arşivlemek için uzun zaman harcadım, ayrıca o dönemde “Angelic”in videosunu yaptım. Antimatter’da Duncan Patterson ile birlikteydiniz.
Duncan eski bir Anathema üyesi olduğu için Antimatter uzun yıllar Anathema ile karşılaştırıldı ve insanlar müziğinizi tanımlamak için Anathema’yı kullandı. Bu sizi rahatsız etti mi?
İnsanlar her zaman bir grubu diğeriyle karşılaştırır ve gerçekte olmayan bağlantılar, benzerlikler bulur, bu yüzden beni rahatsız etmiyor. Bugünlerde Soen veya Katatonia ile karşılaştırılıyorum. Kişisel olarak, müziğimin renklerini hala sevdiğim her şeyin büyük kokteylinden alıyorum ve bu da çoğunlukla 60’ların sonlarından 90’ların ortalarına kadar progressive rock, synthpop, new wave, grunge, psychedelica’yı içeriyor, bu yüzden insanların müziğimi modern gruplarla karşılaştırmasının benim için ne kadar garip olduğunu görebilirsiniz. Ama belki de o modern gruplar da benimle aynı yerden etkileniyorlardır, kim bilir.
2002 yılında Anathema sizi gruba dahil etmek istedi ancak siz bu teklifi reddettiniz. Olumsuz yanıtınızın nedeni neydi?
Birkaç farklı nedeni vardı ama her şeyden önce ne kadar “başarılı” olursa olsun, hatta kendi işim ne kadar başarısız olursa olsun, başka birinin “işine” dahil olmak istemedim. Unutmayalım ki bu 2002 yılında, Antimatter’in gerçekten sefil ve ölü doğmuş bir durumda olduğu, Anathema’nın ise çok iyi iş çıkardığı ve “A Natural Disaster”ı yapma yolunda ilerlediği bir dönemdi. Gemiyi kolayca terk edebilirdim ama bu ayrılmak ya da en azından kendi projemin önceliğini azaltmak anlamına gelirdi. Kendi projem benim terapim ve bu nedenle bunu yapıyorum. Kendim için doğru kararı verdim. O zaman da doğru karardı, şimdi de doğru karar. Anathema gitti ve ben burada 25. yılımı kutluyorum. Antimatter yakın zamanda emekli olmayacak.
Müzik duygularınızı, hayal kırıklıklarınızı ifade etmeniz için en önemli araç. Müzik yapmasaydınız bu duyguları nasıl ifade edebilirdiniz sizce?
Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum. Bu kendime sürekli sorduğum bir soru. “Çıkış noktam olmasaydı nasıl başa çıkabilirdim?” Belki de hayal kırıklıklarımı içimde tutardım ve bunlar beni yavaş yavaş zehirlerdi. Şarkı yazmak gibi paha biçilmez bir terapiye sahibim ve bu terapi ruh sağlığımı o kadar uzun süredir besliyor ki onsuz olma düşüncesi beni dehşete düşürüyor. Aslında “Fold” şarkısının konusu da bu. Bu parçanın doğuşu ve aslında hikayesi 2005 yılında, üçüncü ve dördüncü Antimatter albümlerinin “Planetary Confinement” ve “Leaving Eden” yayınlanması arasında, projeye tek başıma devam etmek üzere ilerlediğim sırada ortaya çıktı.
O dönem Antimatter’ın maddi anlamda epey zorlandığını okumuştum…
İlk üç Antimatter albümü çok güzel albümlerdi ama aynı zamanda tam anlamıyla bir borç sarmalıydılar. Gidişat iyi değildi. “Saviour”dan “Lights Out’a ve “Planetary Confinement”ın avansına kadar Antimatter, grafikte hızla ve istikrarlı bir şekilde aşağı inen finansal bir kırmızı çizgiydi. Sonra, 2005’in ilk yarısında eski ortağım grubu bırakmaya karar verdi; bu sırada proje kelimenin tam anlamıyla o güne kadar gördüğü en büyük borca girmişti. Yeni bir isimle yeni bir proje oluşturmak için ayrıldı. Bir plak şirketiyle anlaşma imzaladığınızda ne olur? Sıfırdan başlarsınız, geçmişten gelen borç yoktur. Ben Antimatter ile devam etmeye karar vermiştim, ki bu benim kararımdı…
Antimatter eşit parçalardan oluşan bir ikiliydi ve bir kişinin ayrılması hiçbir şekilde projenin bittiği anlamına gelmez. Ancak Antimatter ile devam ederken, projenin borcunu da ödemeye devam ettim, benim için finansal sıfırlama söz konusu değildi. Şimdi, bir sonraki albüm, dördüncü albüm “Leaving Eden”, plak şirketleriyle olan sözleşmedeki son albümdü… ve eğer bu albüm finansal düşüş eğilimini sürdürürse -ki bunu tamamen bekliyordum-, sözleşmelerin yenileneceğine dair pek inancım yoktu ve bu, son on yıldır zihinsel sağlığımı destekleyen bir projenin sonu anlamına geliyordu. “Bu iş bitmez, yoksa ben de biterim…” sözü de buradan geliyor. Ama 4. albümden itibaren Antimatter için işler yolunda gitti. Sadece o zaman böyle olacağını bilmiyordum.
“Kendimi 30 yaş büyük halimle kıyasladığımda ne hissediyorum? Bu kişi için kötü hissediyorum. O kişinin hayatta kalmasına seviniyorum.” Siz olsaydınız, 30 yıl önceki halinizle karşılaştırdığınızda bu kişiye ne söylerdiniz?
Her şeyden önce, “Parallel Matter”ın 3. diskinin “Prototapes: The Home Recordings 1995-99” liner notlarında söylediğim gibi, 30 yıl önceki halimle oturup ona sonunda her şeyin yoluna gireceğini, sadece yaptığın şeyi yapmaya devam etmesini söylemek isterdim. O zamanlar sadece 20 yaşındaydım ve bugün sahip olduğum hayat tecrübesine sahip değildim. Mutluluk gelir ve gider. Bugün gittiyse sonsuza kadar gitmemiştir, bir noktada geri gelecektir. Depresyonla ilgili sorun, bir daha asla “normale” dönemeyecekmişsiniz gibi hissetmenizdir.
Tekrar söylüyorum, şarkı yazmak yıllar boyunca bana çok yardımcı oldu. Bugün, sadece bir çıkış noktası olarak Antimatter’a sahip değilim, aynı zamanda Sleeping Pulse, bu yıl ikinci albüm “Dreams & Limitations”ı kaydetmeye başlayacağız ve bir tür melodik, goth, metal, grunge olan The End Of Empathy adlı yeni bir projem var, çok heyecan verici.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap