
Hamburg’un liman ruhuna karışan o hüzünlü ama dirençli havada, bugünlerde toplumsal hafızanın en derin yaralarına dokunan bir sessizlik hakim. Apartman No: 26’nın rotasını bu hafta Kuzey Almanya’ya çeviriyoruz. Lübnanlı sanatçı Rayyane Tabet, Sfeir-Semler Gallery Hamburg’daki üçüncü kişisel sergisi “The Day After” ile bizi tarihin üç büyük kırılma anıyla yüzleştiriyor.
6 Şubat 2026’ya kadar devam edecek olan bu sergi, tam da içinde bulunduğumuz 2025 yılının taşıdığı o ağır yıl dönümlerine bir saygı duruşu niteliğinde: Hiroşima’ya atılan atom bombasının 80. yılı (1945), Lübnan İç Savaşı’nın başlangıcının 50. yılı (1975) ve Beyrut Limanı patlamasının 5. yılı (2020).
Galerinin zemin katına adım attığınızda, mermer paletler üzerine dizilmiş üç nesil ve üç felaketin sessiz diyaloğuyla karşılaşıyorsunuz. Tabet, “Adieu Aux Larmes” yerleştirmesinde ailesinin ve ülkesinin hatıralarını bir araya getiriyor.
Beyrut Limanı patlamasından kalan cam kırıklarından yapılmış sürahiler, sanatçının babasının topladığı iç savaş kaskları ve dedesinin İkinci Dünya Savaşı gazileri için ortopedik ayakkabılar yaptığı ahşap kalıplar… Yanlarında hiç sönmeden yanan bir mumla bu nesneler, bir anıttan ziyade hafızanın kutsal bir sunağına dönüşüyor.
Hemen yan duvarlarda yanıp sönen bir neon ışık, Yunanca Amnesty (Af) ve Amnesia (Hafıza Kaybı) kelimeleri arasında gidip geliyor. “AMNES(T)IA”, Lübnan tarihindeki suçluları aklarken hafızayı da silen af yasalarına bir eleştiri sunuyor. Hatırlama görevi ile unutma hakkı arasındaki o tekinsiz boşlukta sallanıyorsunuz.
Birinci kata çıktığınızda ise atmosfer tamamen değişiyor. Burada sizi 40 farklı bitki ve ağacın cam üzerine kazınmış hayaletimsi herbaryumu bekliyor. Japonca bir terim olan “Hibakujumoku”, atom bombasından sağ kurtulan ağaçlar anlamına geliyor.
Tabet, Hiroşima’daki nükleer felakete rağmen köklerinden yeniden filizlenen bu türleri cam panellere işleyerek biyolojik direnci kutluyor. Yanmış, bükülmüş ama yaşamaktan vazgeçmemiş bu bitkiler, serginin ismindeki o asıl soruyu fısıldıyor: Felaketin “ertesi günü” nasıl hayatta kalınır?
Rayyane Tabet’in bu sergisi, geçmişin gömülmediği, aksine her gün yeniden müzakere edildiği bir alan yaratıyor. Nesnelerin içine hapsedilen bu hikayeler, geride kalanın sadece enkaz değil, aynı zamanda yaşayan bir tanıklık olduğunu kanıtlıyor. Hamburg’daysanız, tarihin bu keskin ama şiirsel hatırlatmasını kaçırmayın.






