Akıştasın: Rayların Üzerindeki Araf: Pedro Cabeleira’nın “Night Passengers” Filmi Üzerine Bir Bakış

Yükleniyor
svg

Rayların Üzerindeki Araf: Pedro Cabeleira’nın “Night Passengers” Filmi Üzerine Bir Bakış

Haziran 15, 20253 dk okuma süresi

 

Portekiz sinemasının yükselen auteur yönetmenlerinden Pedro Cabeleira, Locarno’da özel bir mansiyon kazanan ilk filmi “Lanetli Yaz” (Damned Summer) ile attığı sarsıcı adımdan sonra, kamerasını bu kez kendi doğduğu topraklara, Portekiz’in demir yolu kalbi Entroncamento’ya çeviriyor. Orijinal adıyla “Entroncamento” olan “Gece Yolcuları” (Night Passengers), sadece bir suç draması değil, aynı zamanda modern Portekiz toplumunun gergin derinliklerine yapılmış rahatsız edici bir yolculuk. Film, rayların birleştirdiği ve ayırdığı bu kavşak noktasını, kaderin kıyısına itilmiş ruhlar için hem bir sığınak hem de bir kapan olan tekinsiz bir coğrafya olarak resmediyor.

Filmin anlatısal dokusu, hayata yeniden başlama umuduyla kasabaya gelen Laura’nın (Ana Vilaça) etrafında örülüyor. Ancak Entroncamento’nun sokaklarına sinmiş olan kolay paranın ve suçun karşı konulmaz çekimi, Laura’nın geçmişinin hayaletlerini yeniden canlandırır. Cabeleira, lineer bir olay örgüsünü takip etmek yerine, atmosfer sinemasının gücüne yaslanıyor. Laura’nın hikâyesini, kasabanın yerlileri ve göçmenlerden oluşan diğer marjinal karakterlerin epizodik anlarıyla iç içe geçirerek, adeta toplumsal bir MR çekiyor. Bu kesişen yaşamlar, şiddet, talihsizlik, açgözlülük ve sadakat gibi evrensel temaların soğuk bir laboratuvarda incelendiği, katmanlı bir portre sunuyor. Özellikle Rafael Morais’in canlandırdığı, kasabanın üzerinde bir tehdit gibi gezinen “korkunç suçlu” karakteri, bu ahlaki gri bölgenin somut bir temsili haline geliyor.

Cabeleira’nın yönetmenlik vizyonu, ham bir sosyal gerçekçilik damarından besleniyor. Cannes Film Festivali’nin prestijli ACID bölümünde dünya prömiyerini yapan film, karakterlerini yargılamadan veya romantize etmeden, onları varoluş mücadelesi verirken mesafeli ama keskin bir gözlemle izliyor. Yönetmenin kendi deyimiyle bu “nesnel” bakış, filmin en büyük erdemi haline geliyor. Leonor Teles’in sinematografisi, Entroncamento’nun sürekli bir geçiş ve belirsizlik halini yansıtan atmosferini hipnotik bir güçle perdeye taşıyor. Burası, kimliklerin sürekli sorgulandığı, insanın “kim olduğu” ile “kim olabileceği” arasındaki günlük seçimlerin acımasızca sınandığı bir araf.

Eleştirmenlerin “şaşırtıcı performanslar” ve “cesur bir sinematik ses” olarak övdüğü “Gece Yolcuları”, nihayetinde bir suç filminin konvansiyonlarını aşarak, aidiyet, yurtsuzluk ve ekonomik çaresizlik üzerine sinematografik bir ağıta dönüşüyor. Pedro Cabeleira, bu eseriyle sadece kendi köklerine dönmekle kalmıyor, aynı zamanda Avrupa sinemasında görmezden gelinemeyecek, özgün bir auteur dokunuşuna sahip olduğunu kanıtlıyor. Film, seyirciye kolay cevaplar sunmak yerine, onları modern toplumun çatlaklarında yaşayanların sessiz çığlıklarını dinlemeye davet eden, tokat gibi çarpan bir deneyim vaat ediyor.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
svg

Aklında bir şey mi var?

Yorumları göster / Yorum bırak

Cevap ver

Yükleniyor
svg