Pera Müzesi, 2025 sonbaharını duyular ve düşünceler arasında gidip gelen bir sergiyle karşılıyor.
“Ortak Duygular: British Council Koleksiyonu’ndan Yapıtlar”, 20. ve 21. yüzyıl Britanya sanatının en güçlü örneklerini bir araya getirirken, aynı zamanda “duygular”ın sanat tarihindeki konumuna yeniden bakıyor.
British Council Koleksiyonu, 1930’lardan bu yana oluşturulan ve yaklaşık 9.000 eseri kapsayan geniş bir arşiv. Kalıcı bir sergiye ait olmayan bu koleksiyon, dünyanın dört bir yanında gezerek “duvarları olmayan bir müze” işlevi görüyor. Pera Müzesi’ndeki bu seçki, koleksiyonun hem geçmişini hem de bugünün politik ve kültürel gerilimleriyle kurduğu bağı yeniden gündeme taşıyor.
Küratörlüğünü Ulya Soley’in üstlendiği sergi, üç farklı bölümde ilerliyor: “Özeni Korumak”, “Tanıdık Yüzler” ve “Hayali Gelecek”. Her bölüm, izleyiciyi yalnızca görsel bir deneyime değil, aynı zamanda bir düşünme biçimine davet ediyor.
Sergi, müzeleri sessiz koruma alanları olmaktan çıkarıp; duyguların, hatırlamanın ve birlikte var olmanın yeni mekânları olarak yeniden tanımlıyor.

Lucian Freud’un “Güller ile Kız” adlı resmi, kırılgan bir duygusallığın bedenle kurduğu ilişkiyi gözler önüne sererken; David Hockney’nin “Müzedeki Adam” tablosu, bakışın yönünü tersine çeviriyor — izleyiciyi gözlemlenen bir figüre dönüştürüyor.
Gilbert & George’un “Entelektüel Depresyon” işi, kavramsal bir ikiliği sahneye taşırken, Sarah Lucas’ın heykelleri, bedenin plastik esnekliğini mizahi bir dille yorumluyor.
Tracey Emin, Damien Hirst, Lubaina Himid, Wolfgang Tillmans ve Chris Ofili gibi isimler, modern İngiltere’nin görsel hafızasında duyguların nasıl politize olduğunu ortaya koyuyor.
“Ortak Duygular”, Batı sanat tarihinin uzun süredir bastırdığı bir alanı —duyguların düşünsel gücünü— yeniden masaya yatırıyor. Yüzyıllar boyunca akıl ve duygu arasında kurulan hiyerarşiyi tersine çeviren bu sergi, sanatın yalnızca “estetik bir nesne” değil, aynı zamanda bir ortaklık biçimi olabileceğini hatırlatıyor. Bir tablo karşısında hissedilen şeyin, bir başkasına bulaşabilme ihtimali… İşte sergi tam olarak bu temas alanını araştırıyor: duyguların nasıl paylaşıldığını, nasıl bulaştığını ve bazen nasıl iyileştirdiğini.
Bu seçki, koleksiyonların sadece geçmişi saklayan arşivler değil, geleceği düşleyen canlı organizmalar olabileceğini kanıtlıyor.
Müzeler burada birer bellek değil, ortak duyguların dolaştığı birer ekosistem haline geliyor.
Ortak Duygular, sanatın duygusal derinliğini rasyonel dünyanın soğuk yüzüne yeniden kazandırırken, izleyiciye şunu soruyor:
“Bir yapıtın karşısında hissettiklerimiz bizi birbirimize biraz daha yaklaştırabilir mi?”
Pera Müzesi, 18 Ocak 2026’ya kadar izleyicilerini bu sorunun peşinden gitmeye çağırıyor.
💬Apartman No:26 Notu
“Ortak Duygular”, sanatın kalbini yeniden tanımlıyor: aklın ötesinde, estetiğin ötesinde, bizi birbirimize bağlayan duyguların ortak zemini olarak müzeyi yeniden kuruyor.












