Londra Gallery Weekend kapsamında GRIMM Gallery’de açılan Matthias Franz’ın yeni solo sergisi a claim no easy victories, mekâna adım attığınız anda sizi hem içe bakan hem de tarihsel göndermelerle yüklü bir anlatının ortasına bırakıyor. Sanatçının şehirdeki ilk kişisel sergisi olan bu seçki, izleyiciyi yalnızca görsel bir deneyime değil, düşünsel bir sürece de davet ediyor.
Franz’ın resimleri, ilk bakışta mimari detaylar ve sinemasal kadrajlar üzerinden kurgulanmış gibi görünse de, derinliklerine indikçe farklı katmanları açığa çıkarıyor. Özellikle Joseph Conrad’ın Lord Jim romanına göndermede bulunan aynı adlı eser, pişmanlık, vicdan ve toplumsal hiyerarşi gibi temaları çarpıcı bir şekilde yüzeye çıkarıyor. Jim’in geminin hasar görmüş gövdesine sırtı dönük bir şekilde bakarken betimlendiği sahne, izleyiciyi bireysel eylemlerin kamusal sonuçları üzerine düşündürüyor.
Serginin adı, Amílcar Cabral’ın meşhur sözüne bir gönderme. Bu bağlamda Franz, yalnızca bireysel travmaları ya da bilinçdışı imgeleri değil, aynı zamanda kolektif direnişlerin estetik hafızasını da görünür kılıyor. The Revisionist adlı eserde, müze benzeri bir mekânın ortasında yer alan kimliği belirsiz heykel, geçmişin hangi parçalarının bugüne taşındığını – ya da bastırıldığını – sorgulayan bir yapı kuruyor. Yandaki figürlerin çatışmalı varlığı, sessiz ama yoğun bir toplumsal gerilim duygusu yaratıyor.
Tüm bu ağır temaların arasında bir nefes alanı gibi duran Open House, izleyiciyi dinginliğe davet ediyor. Okyanus manzarasına bakan iki boş koltuk, kırılmış ama hâlâ ayakta duran yapılar ve terk edilmiş bir araç… Franz’ın bu sahneleri bir sığınak olarak mı yoksa yalnızlığın estetiği olarak mı sunduğu ise izleyiciye bırakılmış.
Franz’ın çalışmaları, tanıdık formlar aracılığıyla bilinçaltını kurcalayan bir yapıya sahip. Renk paletindeki bastırılmış toprak tonları, zaman zaman patlayan temel renklerle birlikte hem geçmişe hem de bugüne ait hisler uyandırıyor. Tüm bunlar, onun resimlerinde gerçeklik ile hayalin sürekli bir gerilim içinde olduğuna işaret ediyor.
👒 Apartman No:26 Notu
Matthias Franz’ın GRIMM Gallery’deki sergisi, anlatının, mimarinin ve edebiyatın iç içe geçtiği, hem görsel hem kavramsal olarak zengin bir yolculuktu. “a claim no easy victories”, yalnızca bir sergi değil; düşsel mekânlarda dolaşan kolektif hafızanın yankılarını duyuran bir çağrıydı. Franz’ı Londra’da görmek heyecan vericiydi; umarız bir sonraki adım İstanbul olur.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak