Danimarkalı yönetmen Ulaa Salim, ikinci uzun metrajlı filmi “Eternal” (For Evigt) ile bilim kurgu, romantizm ve ekolojik felaket temalarını ustaca harmanlayarak, izleyiciyi hem içsel bir yolculuğa hem de gezegenin geleceğine dair derin bir sorgulamaya davet ediyor. “Sons of Denmark” (2019) ile adından söz ettiren Salim, bu son eseriyle, “Sliding Doors”un kaderci “ya olsaydı?” sorusunu Solaris’in melankolik bilim kurgu derinliğiyle birleştirerek özgün bir bakış açısı sunuyor.
Filmin kalbinde, genç bir iklim bilimci olan Elias (gençliğini Viktor Hjelmsø, yetişkinliğini Simon Sears canlandırıyor) ile hevesli şarkıcı Anita (gençliğini Anna Søgaard Frandsen, yetişkinliğini ise Danimarkalı pop yıldızı Nanna Øland Fabricius, nam-ı diğer Oh Land) arasındaki tutkulu ancak talihsiz aşk hikayesi yatıyor. İzlanda açıklarında okyanus tabanında açılan devasa bir yarık, küresel iklim değişikliğini hızlandırarak insanlığın sonunu getirme potansiyeli taşırken, Elias’ın bu fenomene olan takıntısı, onu aşk yerine kariyerini seçmeye iter. Bu karar, istenmeyen bir gebeliğin sonu ve Elias ile Anita’nın yollarının ayrılması anlamına gelir. Yıllar sonra Elias, bu gizemli yarığı kapatmakla görevli bir denizaltı pilotu olarak, kariyerinin zirvesindeyken, okyanusun derinliklerinde geçmişinin hayaletleriyle yüzleşir. Görevi sırasında, Anita ile kalsaydı yaşayacağı alternatif bir hayatın anlık görüntüleri, Elias’ı seçimlerinin ve fedakarlıklarının ağırlığıyla karşı karşıya bırakır. Film, izleyiciyi “seçimler kaderimizi ne kadar belirler?” sorusu etrafında derin bir düşünceye sevk ediyor.
Ulaa Salim, “Eternal”da, kişisel bir aşk hikayesi ile küresel bir felaket tehdidini zarif bir şekilde dengeliyor. Yönetmen, ilişkinin erken dönemlerindeki o achingly romantic sahnelerle, aşkın kırılganlığını ve yoğunluğunu başarıyla yakalıyor. Filmin ortaları zaman zaman temposunu kaybetse de, hikaye Elias’ın iç dünyasına odaklanarak, bir “ne olsaydı?” senaryosunu çarpıcı bir şekilde işliyor. Kadrajlar ve çekimler, hem okyanusun derinliklerindeki klostrofobik denizaltı görevlerini hem de Elias’ın zihnindeki geçmiş anıları ustaca bir araya getiriyor. Görüntü yönetmeni Jacob Møller’ın imzasını taşıyan çekimler, bu iki zıt dünya arasında görsel bir köprü kurarak, Elias’ın hem dışsal mücadelesini hem de içsel hesaplaşmasını güçlendiriyor. Her ne kadar spesifik fotoğrafik açılar hakkında detaylı bilgi sınırlı olsa da, eleştiriler filmin “destansı bir şekilde inşa edilmiş klostrofobik derin deniz dalışları”nın görsel olarak farklı olduğunu belirtiyor.
Filmin oyuncu kadrosu, hikayenin duygusal ağırlığını başarıyla taşıyor. Simon Sears ve Nanna Øland Fabricius’un yanı sıra Magnus Krepper, Halldóra Geirharðsdóttir ve Zaki Youssef gibi isimler de performanslarıyla filme katkıda bulunuyor. “Eternal”, sadece bir aşk hikayesi olmanın ötesinde, çevresel felaket korkusuyla varoluşsal kaygıyı harmanlayarak, zamanın geçiciliğini ve yapılan seçimlerin geri dönülmezliğini vurguluyor.
“Eternal” (2023), uluslararası film festivallerinde de dikkat çekmeyi başardı. Film, 2024 Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde (IFFR) Resmi Seçki’ye girerek Dünya Prömiyeri’ni yaptı ve Büyük Ekran Yarışması’nda yer aldı. Ayrıca 2024 Göteborg Film Festivali’nde En İyi İskandinav Filmi dalında aday gösterildi ve 2024 Seattle Uluslararası Film Festivali (SIFF) ile 2024 Bükreş Uluslararası Film Festivali’nin resmi seçkilerinde yer aldı. Bu festivallerdeki gösterimleri, filmin hem eleştirel hem de izleyici nezdinde ilgi uyandırdığının önemli bir göstergesi oldu.
Ulaa Salim’in bu cesur ve duygu yüklü eseri, hem bilim kurgu meraklılarını hem de derinlemesine insan hikayelerine ilgi duyanları etkileyecek, düşündürücü ve görsel olarak çarpıcı bir sinema deneyimi sunuyor.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak