
Herford’un o kendine has, dalgalı tuğla mimarisiyle yükselen Marta Müzesi, 83 yaşındaki Avusturyalı sanatçı Ingrid Wiener’in hayatla sanatı birbirinden ayırmayan, her anı ilmek ilmek dokunmuş dünyasına kapılarını açıyor. Apartman No: 26’nın bu haftaki rotasında; mutfaktaki kokuları ipliklere, rüyaları ise desenlere dönüştüren bir yaşam pratiği var.
22 Şubat 2026 tarihine kadar Almanya’nın Herford şehrindeki Marta Müzesi’nde devam edecek olan “Just do it” sergisi, Wiener’in 1960’ların Viyana avangardından Berlin’in efsanevi restoran kültürüne, oradan Kanada’nın vahşi doğasına uzanan çok katmanlı kariyerini bir araya getiriyor.
Ingrid Wiener’in sanatının merkezinde, geleneksel olarak “kadın işi” kabul edilen dokuma sanatının modern bir dille yeniden tanımlanması yatıyor. Sanatçı, bugüne kadar her biri büyük bir el emeği ve zaman isteyen 40’tan fazla duvar halısı (tapestry) üretti.
Wiener, bu devasa dokumalarda sadece iplikleri değil, bizzat yaşam alanından seçtiği nesneleri işliyor. Serginin afişinde de yer alan “Three Gherkins” gibi çalışmalar, sıradan olanın içindeki estetiği ve emeğin yoğunluğunu gözler önüne seriyor. Dokumalarının yanı sıra, rüyalarını ve anılarını sulu boya çizimlerle kağıda aktararak algının ve belleğin nasıl iç içe geçtiğini sorguluyor.
Wiener için yaşamak, yemek pişirmek ve sanat üretmek birbirinden ayrılamaz eylemler. Sanatçının hayat hikayesi, Avrupa sanat tarihinin en canlı dönemlerinden geçiyor:
Viyana Grubu: 1960’larda Viyana avangardının içinde yer aldı, “Monsti” adıyla vokal performansları sergiledi.
Efsanevi “EXIL”: Berlin’de açtığı EXIL restoranı; David Bowie, Max Frisch ve Peter O’Toole gibi isimlerin uğrak noktası oldu. Wiener için mutfak, sadece yemek yapılan bir yer değil, bir performans alanı ve entelektüel bir buluşma noktasıydı.
Sanatsal Diyaloglar: Dieter Roth ile kurduğu derin sanatsal bağ ve partneri Oswald Wiener ile yürüttüğü çalışmalar, serginin kolektif üretim tarafını vurguluyor.
Ingrid Wiener’in sergisi, bir kadının sanat dünyasında kendine nasıl bağımsız bir yol açtığını ve gündelik hayatın her anını nasıl bir “yaratım” sürecine dönüştürebileceğini kanıtlıyor. Eğer kış aylarında yolunuz Kuzey Ren-Vestfalya bölgesine düşerse, ipliklerin ve anıların bu sıcak dünyasına mutlaka uğrayın.






