Isaac Asimov’un klasik bilimkurgu serisinden uyarlanan Foundation, üçüncü sezonunu tamamladı. David S. Goyer’ın yönetiminde şekillenen bu büyük uyarlama, Asimov’un geniş evrenini bir yandan sadık kalmaya çalışarak, diğer yandan televizyon anlatısına uygun şekilde dönüştürüyor. Sezon finalinde “The Darkness” bölümü, izleyicileri iki büyük sürprizle baş başa bıraktı: Pilou Asbæk’in canlandırdığı The Mule’un bir yem olduğu ve asıl kimliğin Bayta’da açığa çıkması… ve en az bu kadar önemli olan, Ay’daki robot kolonisi sahnesi.
Aslında bu detay, kitaplarda çok daha geç gelir. Goyer’ın planına göre Dünya ve Ay en az bir sezon daha gizli kalacaktı. Fakat yaratıcı ekip, “artık zamanı geldi” diyerek bu kartı erken açmayı seçti. Showrunner’ın ifadesiyle bu karar, tıpkı Hari Seldon’un kehanetleri gibi, planın gerçek zamanlı olarak ayarlanmasıydı. Seyircinin ilgisini diri tutmak, dizinin ritmini ayarlamak ve iyi fikirleri saklamadan kullanmak: bütün bunlar televizyonun seri doğasına uygun esneklikler.
Goyer bu tercihi, Christopher Nolan’la çalıştığı dönemden bir ilkeyle ilişkilendiriyor. “Elimizde iyi bir fikir varsa şimdi kullanalım, sonraya bırakmayalım. Bir sonraki film gelir mi bilmiyoruz,” diyordu Nolan. Foundation için de aynı cesaret uygulanıyor. Robotların Ay’daki varlığı, beş kitaplık serinin en son sayfalarına uzanan bir gelişme olsa da, dizi bu ipucunu yalnızca bir ön gösterim olarak kullandı. Büyük sırlar hâlâ saklı.
Üçüncü sezonla birlikte Foundation, Asimov’un romanlarındaki sabırlı ilerleyişi televizyonun görsel temposuyla yeniden kuruyor. Ay’daki koloninin perdeye bu kadar erken çıkması, yalnızca bir sürpriz değil; izleyiciyle kurulan dinamik bir ilişkinin göstergesi. Gelecek sezon, bu açılımın hangi kapılara çıkacağını görmek, serinin en heyecan verici vaatlerinden biri.