Sinema dünyasında Oscar neyse, televizyon dünyasında da Emmy odur. Bir dizi için Emmy kazanmak, hem eleştirel beğeni hem de endüstri içinde prestijin zirvesi anlamına gelir. Ancak televizyon tarihi, bazen en iyi dizilerin bile bu altın heykelciğe asla ulaşamadığı, tuhaf bir adaletsizlikle doludur. Televizyon Akademisi, adeta belirli şovları arka arkaya yıllarca ödüllendirerek, diğer hak eden birçok yapımı görmezden gelme eğilimindedir. Gelin, işte o Emmy kazanamamış ama kalbimizde taht kurmuş efsanevi dizilere bir göz atalım!
Eleştirmenlerin Gözbebeği, Emmy’nin “Üvey Evladı”!
Sadece “Breaking Bad”in bir ön bölümü olmakla kalmayıp, ondan bile daha çok övgü alan bir dizi düşünün: “Better Call Saul”! Bu dizi, tam 53 adaylık almasına rağmen, ne yazık ki hiç ödül kazanamadı. Jimmy McGill’in Saul Goodman’a dönüşümünü anlatan bu başyapıt, hem oyunculukları hem senaryosu hem de yönetmenliğiyle Emmy’nin görmezden geldiği en büyük şovlardan biri.
Ve tabii ki, 20 yıldır yayın hayatına devam eden, televizyonun en “canavar” karakterlerini barındıran “It’s Always Sunny in Philadelphia” var! O sayısız suça, ahlaksızlığa ve kahkahaya rağmen, bu dizi de Emmy ödülünü hiç kucaklayamadı. Belki de Akademi, çetenin yaptıkları karşısında fazla şoke olmuştur, kim bilir?
Animasyon dünyasında bir başyapıt olan, varoluşsal krizleri atların, kedilerin ve diğer antropomorfik hayvanların gözünden anlatan “BoJack Horseman” da Emmy’nin göz ardı ettiği dizilerden. O derinliği, o duygusal katmanları ve keskin mizahıyla, bu ödülü kesinlikle hak etmişti.
Tür Yanılgısı ve Yanlış Zamanlama Kurbanları
Bazı dizilerin Emmy kazanamamasının nedeni, türlerine karşı olan önyargılar olabilir. Mesela, “Hannibal” gibi korku-gerilim türündeki bir dizi, eleştirel beğeni toplasa da, Akademi’nin o “dramatik ciddiyet” beklentisine tam olarak uyamadı. Benzer şekilde, “Sons of Anarchy” gibi motosiklet çetelerinin karanlık dünyasını anlatan sert bir drama da, Akademi’nin gözünde hak ettiği yeri bulamadı.
Sadece iki sezon süren ama iz bırakan “My So-Called Life” ve cezaevi sistemini sert bir dille ele alan “Oz” gibi diziler, Emmy’nin o popüler dönemlerinde belki de yanlış zamanda çıktıkları için ödül kazanamadılar. Ve tabii ki, o karmaşık ve düşündürücü hikayesiyle “The Leftovers” gibi, Emmy’nin “fazla akıllıca” bulduğu bir yapım da maalesef ödüle ulaşamadı.
Bir de, “The Wire” var. Birçok eleştirmen tarafından gelmiş geçmiş en iyi TV dizisi olarak kabul edilen, Amerikan kent hayatını, uyuşturucu ticaretini ve polis teşkilatını gerçekçi bir şekilde inceleyen bu dizi, Emmy’den eli boş dönmüştü. Bu, Akademi’nin o dönemde, Siyahların çoğunlukta olduğu bir oyuncu kadrosuna sahip dizileri ne kadar göz ardı ettiğinin de üzücü bir kanıtı.
Sonuç olarak, Emmy ödülleri bir dizinin kalitesini belirlemez. “Jane the Virgin”, “Parks and Recreation” ve “The Good Place” gibi son on yılın sevilen komedilerinin de bu listede yer alması, Emmy’nin bazen en sevilen şovları bile atlayabildiğini gösteriyor. Bazen bir dizinin mirası, bir ödül heykelciğinden çok daha değerlidir ve bu diziler, kalbimizde ve popüler kültürde zaten o ödülü almış durumda!
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak