Bazı filmler vardır ki, sizi sadece bir hikayenin içine çekmekle kalmaz, aynı zamanda gerçeklik ve zaman algınızı da baştan aşağı değiştirir. Ben Rivers’ın yönettiği “Bogancloch” (2024), işte tam da böyle bir film. Yönetmenin 2011 yapımı “Two Years at Sea” filminin ruhani bir devamı niteliğindeki bu gözlemsel belgesel, bizi İskoçya’nın uzak ve vahşi Yüksek Yaylalarına götürerek, modern bir münzevi olan Jake Williams’ın hayatına tanıklık etmeye davet ediyor. Bu, sadece bir belgesel değil; aynı zamanda kendinizle, doğayla ve zamanla yüzleşeceğiniz, derinden dokunaklı bir sanat eseri!
Film, Jake Williams’ın Aberdeenshire, İskoçya’daki geniş bir yayla ormanına gizlenmiş çiftliğinde, Bogancloch’ta 40 yılı aşkın bir süredir sürdürdüğü sessiz ve kendi kendine yeten yaşamına samimi bir bakış sunuyor. Rivers, Williams’ı değişen mevsimler boyunca takip ediyor; yol kenarında ölü bulunan bir sülün gibi toplanmış yiyecekleri hazırlamaktan, izole edilmiş evinin bakımına kadar günlük rutinlerini gözlemliyor.
Hücreloid Filmin Simyası ve Bir Münzevinin Ritmi
“Bogancloch”, dışarıdan gelen nadir etkileşimlerle kesintiye uğrasa da, büyük ölçüde yalnız bir yaşamı tasvir ediyor: Williams, kamp ateşinin etrafında müzik için toplanan misafirleri ağırlıyor ve hatta lise öğrencilerine basit bir şemsiye kullanarak güneş sistemini açıklayan astronomi dersleri veriyor. Film, açıklama yapmadan, izleyiciyi Williams’ın eşsiz gerçekliğini gözlemlemeye ve üzerinde düşünmeye davet ediyor.
Filmin yönetmenliğini de üstlenen Ben Rivers, filmi 16mm ve 35mm selüloit film üzerine çekiyor, çoğu zaman elle geliştiriyor. Bu durum, dokunabilir dokular, pürüzler ve kusurlar yaratarak, engebeli manzarayı ve zamanın geçişini görsel olarak yansıtıyor. Film ağırlıklı olarak siyah beyaz olsa da, çarpıcı renk anları da mevcut. Filmdeki merkezi bir unsur, yaşam ve ölüm arasında, dünyaya hükmetmek için kendi davalarını ileri süren, filmin felsefi alt tonlarına işaret eden bir şarkı. Williams’ın karda açık havada banyo yaptığı, kameranın ise “tanrının gözü çekimi” için yukarı doğru süzüldüğü dikkat çekici bir sahne, onun uzak varlığını ve filmin kozmik perspektifini vurguluyor.
Zaman, Yalnızlık ve Sonsuzluk Üzerine Bir Düşünce Yolculuğu
Rivers’ın “Bogancloch” için vizyonu, Jake Williams’a ve selüloit filmin benzersiz olanaklarına olan devam eden hayranlığına dayanıyor. Rivers, filmi, formun ve içeriğin birbirine geçtiği, formüller yerine bir “evren yaratmak” için birlikte çalıştığı bir film olarak tanımlıyor.
“Bogancloch”, derin felsefi ve varoluşsal temaları keşfediyor:
- Zamanın Geçişi: İzolasyonda zamanın deneyimi, toplumsal baskılardan bağımsız olarak nasıl farklı aktığını gözlemliyor.
- Yalnızlık ve Kendi Kendine Yeterlilik: Kendi başına bir yaşamı seçen bir adamın portresi, vahşi bir ortamda kendi kendine yetme için gereken sessiz onur ve dayanıklılığı vurguluyor.
- İnsan-Doğa İlişkisi: Williams ve İskoçya Yüksek Yaylaları arasındaki derin bağlantıyı vurguluyor, onu manzarayla tamamen iç içe ve uyumlu olarak tasvir ediyor.
- Yaşam, Ölüm ve Kozmik Perspektif: Yaşam ve ölüm hakkındaki tekrarlayan şarkı motifi, filmin kozmik yakınlaşmasıyla birleşerek, evrendeki yerimiz üzerine düşünmeye teşvik ediyor.
Festival Başarıları ve Eleştirmenlerin “Başyapıt” Yorumları!
“Bogancloch”, uluslararası film festivali sahnesinde büyük ilgi topladı. Locarno Yarışması’nda dünya prömiyerini yaptı. CPH:DOX, Edinburgh Uluslararası Film Festivali 2024 ve daha birçok festivalde resmi seçkiye girdi. Bu yaygın festival varlığı ve eleştirel övgüleri, filmi 2024’ün öne çıkan sanat filmlerinden biri olarak konumlandırıyor.
Eleştirmenler, “Bogancloch”un cesur sanatsal vizyonu, büyüleyici sinematografisi ve derin felsefi alt tonlarından büyülenmiş durumda. Rivers’ı, belgesel ve sanat arasındaki çizgileri bulanıklaştıran, varoluş üzerine benzersiz ve derin bir meditasyon sunan bir yönetmen olarak övüyorlar. Film, “zamandan ve varoluştan bir ‘beden-korku başyapıtı'” olarak bile anılıyor, ki bu, onun ne kadar etkili olduğunun bir kanıtı.
“Bogancloch”, yavaş temposu ve gözlemsel tarzıyla herkesin seveceği bir film olmayabilir. Ancak benzersiz ritmine açık olanlar için, hipnotik ve derinden dokunaklı bir deneyim sunuyor. Bu, sadece izlenmesi gereken bir film değil, aynı zamanda emilmesi ve içine girilmesi gereken bir tecrübe!
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak