Klasik rock’n roll müziğinin ülkemizdeki sayılı temsilcilerinden Batu Akdeniz, rock tarihinin iki efsane grubu Free ve Bad Company’nin davulcusu Simon Kirke ile iki şarkı kaydetti. Batu Akdeniz ile hem hayatında şu aralar ne olup bittiğini, müziğinde geldiği noktayı hem de elbette Simon Kirke ile bir araya gelişinin hikâyesini konuştuk.
“İdollerimden biriyle arkadaş olduk
ve müziğimi ve sesimi bu kadar sevmesi benim için rüya gibi”
Türkiye’de gerçek rock’n roll müziğinin en önemli isimlerinden Batu Akdeniz, efsane bir işe imza attı. Söz ve müziği kendisine ait iki İngilizce parçası için klasik rock müzik tarihine adını altın harflerle yazdırmış Free ve Bad Company’nin davulcusu Simon Kirke ile bir araya geldi. Sadece rock müziğin değil, müzik tarihinin en büyük davulcularından biri olan Simon Kirke, Batu Akdeniz’e bu iki parçasında eşlik etti. Üç gün boyunca birlikte stüdyoya giren ikiliye Batu Akdeniz’in gitaristi Che Mutko ve meşhur bas gitarist Andy Hess de eşlik etti.
Batu Akdeniz ile hem hayatında şu aralar ne olup bittiğini, müziğinde geldiği noktayı hem de elbette Simon Kirke ile bir araya gelişinin hikâyesini konuştuk. Akdeniz bu çalışmayla ilgili olarak, “İdollerimden biriyle arkadaş olduk ve müziğimi ve sesimi bu kadar sevmesi benim için rüya gibi,” diyor.
-Seninle “Büyük Rüyalar Peşinde” şarkınla ilgili yaptığımız röportajda, şarkının “gazından” dolayı, “Senin sigorta nerede attı?” diye sorduğumda, “Benim sigorta müzik yapmaya başlamaya karar verdiğim anda attı aslında. Bu şarkı çıkan ufak bir kıvılcım olarak kalabilir,” demiştin. Şimdi o “kıvılcım” ne hâlde?
O kıvılcım daha da büyüdü, bir senede iki Türkçe albüm kaydettim, bir tane de İngilizce albüm üzerinde çalışıyoruz. Kendime ve müziğe olan inancım, hiç olmadığım kadar fazla. Burada olan tüm kötü olaylara rağmen, müzik beni hâlâ inançlı tutuyor.
-Hem nitelik hem de nicelik bakımdan çok sağlam bir dinleyici kitlen var. Diğer taraftan senin jenerasyonundan çıkan çok iyi müzisyenler ve haliyle onların da sayısı epey çok olan dinleyicisi var. Ancak burada seni ayırmak istiyorum çünkü günümüzde gerçek rock’n roll yapan müzisyen sayısı çok az. Ve sen bu kulvarda, yine senin jenerasyonunda başı çeken isimlerden birisin. Aslında dinleyeni çok icracısı az olan bir müzik yapıyorsun ve iyi de yapıyorsun. Burada dinleyiciyle hemhal olma durumunda yaptığın müziğin kalitesinin yanında çok fazla çeşitlilik içinde rock’ın köklerine sadık kalmanın da bir etkisi var mı?
Belki de! Böyle düşündüğün için çok teşekkür ederim. Bu müziğin tüm dallarını çok seviyorum ve severek dinliyorum, sadece klasik rock ve hard rock değil; sadece iyi müziğin peşindeyim. Kendi müziğimi yaparken de öyle. Bunu birkaç kez daha dile getirmiştim, milyonlar peşimde koşsun ya da Türkiye’deki herkesin sevgilisi olayım diye bir gayem yok. Geriye gurur duyacağım şeyler bırakmak istiyorum. Çok sadık ve farklı bir kitlem var dediğin gibi, bu beni çok mutlu ediyor. Onları çok seviyorum. Sokakta karşılaştığımızda ve benden fotoğraf istediklerinde bunu onlara belli etmeye çalışıyorum olabildiğince. Çok güzel bir his.
-Gelelim asıl mevzuya… Free mi Bad Company mi? Neden?
Bu çok zor bir soru, eskiden de çok zor bir soruydu, şimdi Simon’la arkadaş olduktan sonra daha da zor bir soru haline geldi. Ben ikisi de diyeyim.
-Olaylar nasıl gelişti? Simon Kirke ile nasıl bir araya geldiniz? “Reason” nasıl ortaya çıktı? Muhabbet nasıldı?
2021’de ortak arkadaşımız Lucy bizi bir araya getirdi. Lucy beni sahneye ilk çıkmaya başladığım zaman videolarımdan keşfetti, Amerika’dan. Kendisi aynı zamanda Free üyelerinin çocukluk arkadaşıydı ve yıllardır birlikteler. Son on yıldır Lucy ile aile gibi olduk ve o benim için bu kapıyı araladı. Simon da beni ve müziğimi çok sevdi. O zaman uzaktan yaptık bu kayıtları ve iki şarkıyı sadece Simon’ın çalması için iki haftada yazıp aranje ettik.
-Kirke, senin için, “Batu Akdeniz üstün bir kalibrede bir sanatçı ve keşke onu yıllar önce tanımış olsaydım,” demiş. Bu sana ne hissettiriyor?
Olağanüstü bir duygu gerçekten. Simon’ı ve müziğini on beş yaşından beri biliyorum. Duvarımda posterleri var, yıllarca barlarda Bad Company ve Free şarkıları söyledim. Ankara’da Siyah Beyaz’da hâlâ ses tellerimin parçaları vardır yerlerde. Şimdi idollerimden biriyle arkadaş olduk ve müziğimi ve sesimi bu kadar sevmesi benim için rüya gibi.
-Simon Kirke ile birlikte sahneye çıksan yine helal olsun derdik ama bir şarkı kaydedip bunu tüm dünyanın hâli hazırda dinliyor olması çok başka bir olay. Bunu nasıl değerlendirirsin?
Kim bilir, zamanı gelince sahne de olur. Belki bir şeyler olur yakında, şu anlık bir şey diyemem. Ben Ankara Seyranbağları’ndan çıkan, devlet okullarında okumuş bir memur çocuğuyum. İngilizceyi kendim öğrendim, rock müziği de kendi kendime keşfedip merak salmıştım. Ben bir hayalin peşinde bunun Türkiye gibi bir ülkeden de yapılabileceğini gösterdiğim için çok mutluyum. Türkiye’de bunun, bu tarz müziğin çok bir karşılığı yok. Şarkı Amerika’da daha çok dinleniyor ama buna bir itirazım da yok. Ne mutlu.
-Senin böyle bir işe imza atmış olman, hem Free’yi, hem Bad Company’yi daha önce dinlememiş olanlar için onları keşfetme, oradan yola çıkarak klasik rock’ı keşfetme devamında da senin gittiğin yolda gidebilme gibi birçok kapı aralıyor. Özellikle de genç dinleyicilere… Ne dersin? Katılır mısın bu görüşüme?
Tabii ki katılırım. Türkiye, bence tarihinin en karanlık dönemlerini geçiriyor. Gençlerin tutunacakları yeni dallara ihtiyaçları var. Ben onlara hayallerinin peşinden gitmeleri için ufacık bir ilham olabiliyorsam ne mutlu bana.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap