Tower
Londra, tarihsel ve kültürel zenginliğiyle olduğu kadar eşsiz pazarlarıyla da dünya çapında bir cazibe merkezi. Bu pazarlar, sadece alışveriş yapmanın ötesinde, şehrin kültürünü, mutfak çeşitliliğini ve sanatını deneyimlemek için de mükemmel bir fırsat sunuyor. İşte Londra’ya yolunuz düştüğünde mutlaka uğramanız gereken yedi harika pazar önerisi: 1. Borough Market – Gurme Cenneti Londra’nın en ünlü pazarı
Royal Collection Trust, Birleşik Krallık Kraliyet Ailesi’ne ait zengin ve değerli sanat koleksiyonlarını barındıran, dünya çapında önemli bir kültürel ve tarihi hazine olarak kabul edilir. Royal Collection Trust, Kraliyet Koleksiyonu’nu halkla buluşturmak, eserlerin bakımını sağlamak ve bu koleksiyonu koruyarak gelecek nesillere aktarmak amacıyla 1993 yılında kurulmuştur. Koleksiyon, Kraliyet ailesinin himayesinde olmakla birlikte, kamuya açık olarak
Pergamon Müzesi, Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan ve dünya çapında ünlü koleksiyonlara ev sahipliği yapan önemli bir müzedir. Staatliche Museen zu Berlin (Berlin Devlet Müzeleri) çatısı altında faaliyet gösteren müze, Berlin’in tarihi Müzeler Adası’nda (Museumsinsel) yer alır ve 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiştir. Müze, adını Bergama’dan getirilen eserlerden alır ve antik dünya ile İslam sanatı başta
Çağdaş sanatın dikkat çeken isimlerinden Hew Locke, British Museum’da gerçekleştirdiği sergiyle müzenin köklü tarihini ve koleksiyonlarını yeniden ele alıyor. Locke, özellikle Britanya İmparatorluğu’nun sömürgecilik geçmişine odaklanarak, müzenin mirasını çağdaş sanat perspektifinden yorumluyor. Sergi, müzenin tarihindeki karmaşık ilişkileri, kültürel mirasları ve sömürgecilikten günümüze taşınan etkileri gözler önüne seriyor. Locke’un eserleri, ziyaretçileri, Britanya’nın tarihi ile yüzleşmeye
Berlin’in Müzeler Adası (Museumsinsel), şehrin kültürel ve tarihi hazinelerini bir araya getiren önemli bir müze kompleksidir. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu ada, sanat ve tarih meraklıları için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yerdir. Ada, Eski Mısırlılardan Antik Yunan ve Roma uygarlıklarına, Orta Çağ Hristiyan ve İslam sanatından 19. yüzyıl Avrupa sanatına kadar geniş
Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Osman Koray Ertaş ve Londra Tasarım Festivali Direktörü Ben Evans, Greenwich’teki Painted Hall’da gerçekleştirilen, sanatçı Bulut’un “Duo” adlı eserinin açılışına katıldı. Büyükelçi Ertaş, eserin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na denk gelmesinin ve birliği simgelemesinin Türkiye’nin değerleriyle örtüştüğünü belirtti ve Bulut’u tebrik etti. Festival Direktörü Evans ise Painted Hall’un ilk kez bir tasarım festivaline
Bu yıl 31 Ekim – 6 Kasım tarihleri arasında Berlin’de düzenlenecek olan Bulgar belgesel sineması ve sanat festivali “Doc-Art-Fest”, sanatçıların yaratıcı dünyasına odaklanacak. Festivalin küratörü Hristo Hristozov, yeteneğin kökeninin önemli olduğunu belirterek, sanatçıların köklerinden güç aldığını vurguladı. Festival, 50 yıl sonra Bulgaristan’a dönen ünlü sanatçı Alzek Misheff’e adanan “Flying with Fins” filmiyle açılış yapacak. Festivalde
Bloomsbury Grubu’nun çalışmaları, Kasım ayında bir sergi ile kutlanacak. Londra’daki Sotheby’s müzayede evinde düzenlenecek Radikal Modernite: Bloomsbury’den Charleston’a başlıklı sergide, Sussex’teki Firle yakınlarındaki grubun evinden, genellikle halka açık olmayan bazı eserler yer alacak. Aralarında Virginia Woolf ve Vanessa Bell’in de bulunduğu Bloomsbury Grubu, sanat, mobilya, seramik ve edebiyat üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Grup, Londra’da
İkinci Dünya Savaşı, Londra’nın tarihinde derin izler bırakan bir dönemdir. Şehir, Nazi Almanyası’nın hava saldırılarıyla yıkıma uğramış, ancak direnişiyle de savaşın sembollerinden biri haline gelmiştir. Günümüzde, Londra’yı ziyaret edenler, savaşın izlerini taşıyan birçok önemli yeri gezebilir. İşte İkinci Dünya Savaşı’nda Londra’ya dair mutlaka ziyaret edilmesi gereken 10 yer: 1. Churchill War Rooms Londra’da savaşın
Merkezi Londra’da açılan Moco Müzesi, genç kuşakların ilgisini çekmeyi hedefleyen ve Instagram’a uygun estetikler sunan yeni bir sanat galerisi olarak dikkat çekiyor. Oxford Street üzerinde, Art Deco tarzı bir binada bulunan Moco, dinamik pop ve sokak sanatı koleksiyonlarını sergiliyor. Andy Warhol, Jean-Michel Basquiat, Jeff Koons ve Damien Hirst gibi ünlü isimlerin eserleri burada yer alıyor.
British Council’ın 11. senesini kutlayan Study UK Mezun Ödülleri, Birleşik Krallık mezunlarının profesyonel gelişimleri için kullanabilecekleri 2.500 Sterlinlik fon imkanı sunuyor. Bilimden kültüre, sosyal eylemden inovasyona kadar dört farklı kategoriyi içeren yarışmaya başvurular, 28 Ekim tarihine kadar British Council Türkiye web sitesi üzerinden gerçekleştirilebiliyor. Birleşik Krallık’ta dünya standartlarında öğrenim gören öğrencilerin aldığı eğitim, yaşamları boyunca
V&A ve Art Jameel’in İslam geleneğinden ilham alan çağdaş sanat ve tasarım ödülünün yedinci uluslararası kazananı finalist sanatçılarla birlikte sergilenecek. V&A ve Art Jameel’in, İslam geleneğinden ilham alan çağdaş sanat ve tasarım üzerine düzenlediği uluslararası ödül sergisi, yedinci kez V&A South Kensington’daki Porter Galerisi’ne geri dönüyor. 30 Kasım 2024 – 16 Mart 2025 tarihleri arasında
Hamburger Bahnhof’taki Rieckhallen’in yeniden açılışı için düzenlenen sergi, son 25 yılın büyük ölçekli 10 eserini içeriyor ve bazı yeni kazanımları ilk kez halka sunuyor. Museum in Motion adlı sergi, çağdaş sanat müzelerinin gelecekteki rolüne ilişkin sorular soruyor. Bu sergideki eserler, müzelerin toplumsal değişimlere ve teknolojik gelişmelere nasıl uyum sağladığını araştırıyor ve sanat, müzeler ve çevreleri
Green Velvet, ‘Flash’ ve ‘La La Land’ gibi uluslararası başarı yakalamış parçaları, öncü plak şirketleri ve enerjik DJ setleriyle tanınan Chicago’lu bir efsanedir. 30 yılı aşkın süredir house müziğin gelişimine büyük katkılar sağlamış olan Green Velvet, 2024 yılında “Outstanding Contribution” (Üstün Katkı) ödülünü almaya hak kazanmıştır. Özellikle Londra’daki sahnelerde, başta Printworks olmak üzere, düzenlediği unutulmaz
The Painted Hall, Greenwich Londra’daki The Painted Hall — Greenwich’teki Eski Kraliyet Deniz Koleji içinde yer almaktadır — genellikle İngiltere’nin ünlü turistik yerleri olan British veya Doğa Tarihi Müzesi gibi daha bilinen yerlerin gölgesinde kalan bir mücevher olarak görülür. “İngiltere’nin Sistine Şapeli” olarak bilinen bu eski eser, Sir James Thornhill tarafından 1700’lü yıllarda tamamlanan Barok
Ünlü Amerikalı sanatçı Mark Bradford, Almanya’daki ilk solo sergisini açarak, tarihi Rieckhallen’in Hamburger Bahnhof’taki yeniden açılışını kutluyor. “Mark Bradford: Keep Walking” başlıklı bu cesur sergide, sanatçının son yirmi yılda ürettiği 20 dinamik eser yer alıyor. Sergi; resimler, heykeller, geniş çaplı yerleştirmeler ve videolarla dolu, ırk, toplumsal cinsiyet ve ekonomik eşitsizlik gibi temaları derinlemesine işliyor. Bu
Berlin, uzun yıllardır yaratıcılık ve özgürlüğün merkezi olarak tanınan bir şehir olmuştur. 1949 yılında Batı Berlin’de kapanış saatlerinin kaldırılmasıyla birlikte, şehrin gece hayatı sınırsız bir hale geldi ve özgürlüğün simgesi haline geldi. Bu özgürlük, sanatçılar, yaratıcılar ve gece hayatının içinde olanlar için büyük bir çekim noktası oluşturdu. Özellikle Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, şehrin doğusunda boş
Bode Müzesi’nin küçük kubbesinin altındaki kriptada, Skulpturensammlung ve Gipsformerei’nin işbirliğiyle hazırlanan kalıcı bir sergi yer alıyor. Bu sergi, iki koleksiyonun yalnızca birer önemli eserini sergiliyor: Donatello’nun 1429 tarihli Tamburinli Putto adlı bronz heykeli ve Gipsformerei’nin 1876 yılında oluşturduğu Siena Vaftizliği’ne ait Vaftiz Küveti’nin alçı modelidir. Bu sergi, sadece bu iki nesnenin tarihini değil, aynı zamanda
Jan Vermeer, Barok döneminin en ünlü Hollandalı ressamlarından biri olarak, eserlerinde ışık ve renk kullanımındaki ustalığıyla dikkat çeker. Vermeer’in çalışmaları genellikle orta sınıf yaşamından sahneleri betimlerken, eserlerindeki detaylar ve geometrik düzenlemeler onun sanatındaki incelikleri gözler önüne serer. Vermeer, resimlerinde özellikle Berlin’deki müzelerde de sergilenen çalışmalarıyla, Avrupa sanat tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Vermeer’in tablolarında sıkça
George Rouy, İngiltere’nin Faversham kentinde eski bir kiliseye dönüştürülmüş evinde yalnız yaşıyor ve burada her gün kendi atölyesinde resim yapıyor. Eserleri, insan figürlerinin birbiriyle iç içe geçtiği yoğun ve duygusal tablolarıyla dikkat çekiyor. Rouy, yalnızlık hissinden sık sık bahsediyor ve bu durumu “ağır bir yalnızlık” olarak tanımlıyor. Yalnız başına çalışmanın zorluklarına rağmen, Hauser & Wirth
Geçici sergi “Sınırların Ötesinde. Doğu Almanya’da Sanatsal Uluslararasıcılık”, GDR’nin dost sosyalist ülkelerle olan uluslararası (kültürel) siyasi ve sanatsal ilişkilerini, günümüzdeki etkileriyle birlikte ele alıyor. Sergide, sanatçıların eserleri ve arşiv materyalleri üzerinden geniş bir spektrum sunuluyor; Asya, Afrika ve Amerika’daki kurtuluş hareketlerine yönelik GDR’nin resmi dış kültür politikalarından, göç hikayeleri ve 1989 sonrası dönüşümlere kadar birçok
Londra’nın sanat sahnesi, Halcyon Galerisi’nin de başı çektiği çeşitli yaratıcı etkinliklerle canlı kalmaya devam ediyor. Bu sahnede, efsanevi İngiliz sanatçı David Hockney’nin çok renkli eserleri ön plana çıkıyor. Halcyon Galerisi Başkanı Paul Green, Hockney’nin 1960’lardan günümüze kadar olan kariyerini kapsayan serginin geniş bir kitleye ulaşmayı amaçladığını belirtiyor. Sergide, Hockney’nin havuz sahneleri, otoportreleri ve yakın arkadaşlarının
Londra’daki sanat dünyası, Frieze haftası ile 2024’te yeniden canlandı. Bu yıl Frieze London, Paris Art Basel’in genişlemesi ve Brexit sonrası sanat piyasasının geleceğiyle ilgili kaygılarla doluydu. Ancak Frieze direktörü Eva Langret, Londra’nın sanat sahnesinin zenginliğini ve çeşitliliğini vurgulayarak bu endişelere yanıt verdi. Frieze’nin yalnızca bir ticaret fuarı olmadığını, aynı zamanda sanatçılar ve galeriler arasındaki diyalogların
Alte Nationalgalerie, Claude Monet’nin 1867 yılında Paris’in üç erken dönem manzarasını sergiliyor. Bu eserler, ilk kez Avrupa’da bu sahnelerin resmedilmesinden bu yana birlikte sergileniyor ve modern Paris’in yenilenme sürecini yansıtan ilk İzlenimci kent manzaraları olarak kabul ediliyor. Monet’nin bu eserleri, Gustave Caillebotte ve Camille Pissarro gibi sanatçılara ilham vererek modern kentin resimlerinde önemli bir yer
Londra, tarih boyunca mistik hikâyelerin, tuhaf olayların ve sıra dışı karakterlerin şehri olmuştur. Büyük metropolün karanlık köşelerinde, uzun yıllardır anlatılan olağanüstü olayların izleri, günümüzde bile yaşamaya devam ediyor. Peki, bu olaylar tam olarak nerede yaşandı? İşte, Londra’nın sıra dışı tarihini gözler önüne seren bir harita! 1. Highgate Mezarlığı: Şehrin Vampir Efsanesi Londra’nın kuzeyinde yer alan
Kupferstichkabinett, Gemäldegalerie’de uyuyan insanların tasvirlerinden oluşan özel bir sergi sunuyor. Bu sergi, öncelikle insan vücudunun dinlenme haline odaklanmıyor. Uykunun yalnızca fiziksel bir durumdan ibaret olmadığını, aynı zamanda hayal, fantezi ve vizyonların doğmasına zemin hazırlayan bir süreç olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda uyku teması, sanatçılara geniş bir yaratıcı alan sunuyor. Sanatçılar, uyku aracılığıyla vücudu farklı pozlarda inceleyebilir
Londra’da düzenlenen 1-54 Contemporary African Art Fair, 12. edisyonuyla kapılarını açtı. Somerset House’ta düzenlenen etkinlik, Afrika ve diasporasından gelen sanatçıların çeşitli eserlerine ev sahipliği yapıyor. Bu yılki etkinlikte 60’tan fazla uluslararası galeri yer alırken, Brezilya, Gana ve Fas’tan sanatçılar ve galerilere özel bir vurgu yapılmıştır. 1-54’ün kurucusu Touria El Glaoui, sergideki eserlerin çeşitliliği ve zenginliğinin
Berlin, tarihi mimarisiyle dikkat çeken ve her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği büyüleyici bir şehir. Şehrin merkezinde yer alan önemli yapılar, Berlin’in hem kültürel hem de siyasi tarihine ışık tutuyor. Bu yapılar arasında yer alan Berlin Stadtschloss, Prusya kralları ve Alman imparatorlarının ikametgahı olarak bilinirken, uzun bir restorasyon süreci sonunda yeniden inşa edilerek kültürel bir
Alte Nationalgalerie, Berlin’deki Museum Island’da yer alan ve 19. yüzyıl Avrupa sanatının en önemli eserlerini barındıran bir müzedir. 1876 yılında açılan müze, özellikle Alman Romantizmi, Realizm, Empresyonizm ve erken Modernizm gibi akımlara ait eserleriyle dikkat çeker. Müze, sanat tarihindeki önemli dönemeçleri temsil eden geniş bir koleksiyona sahiptir ve Berlin’in kültürel mirasında önemli bir yer tutar.
Dunhill, lüks erkek giyim markası, BAFTA ile iki yıllık bir ortaklık başlattı. Bu ortaklık kapsamında, BAFTA Elevate programı, temsil edilme oranı düşük kesimlerden 20’ye kadar orta-kıdemli yapımcı, yönetmen ve yapımcı-yönetmenlere destek sağlayacak. Program, belgesel ve özel televizyon alanlarında çalışanlara kariyerlerinde eşitlik sağlamayı hedefliyor. Bu ortaklık, Dunhill’in sanata ve sinema dünyasına olan uzun soluklu bağlılığını sürdürüyor.
