Tower
Ariel William Orah’ın ‘Melankolik Melodi’ Performansı: Berlin’in Sanat Sahnesi Üzerinde Bir İnceleme
Berlin, uzun yıllardır Avrupa’nın sanat ve kültür başkentlerinden biri olarak kabul edilir. Özellikle alternatif müzik sahnesi ve deneysel sanat formlarıyla tanınan şehir, sanatçılara yaratıcı bir özgürlük alanı sunar. Ariel William Orah, Berlin’deki bu dinamik ortamın etkisiyle şekillenen sanatçılardan biri olarak dikkat çekiyor. “Melankolik Melodi” performansı da bu yaratıcı atmosferin bir ürünü olarak değerlendirilebilir. Berlin’in Alternatif
Londra, tarihi boyunca birçok farklı efsaneye, mitlere ve hatta kıyamet kehanetlerine ev sahipliği yapmıştır. Bu kadim şehir, sadece dünyanın en büyük metropollerinden biri olmanın ötesinde, derin köklere sahip dini inançlar, batıl inançlar ve kehanetlerin de merkezi olmuştur. “Londra’da Kıyamet Kehanetleri” denilince akla gelen başlıca unsurlar, şehrin kaderini etkilediğine inanılan mistik tahminler ve gelecekte yaşanacağı öngörülen
Sanatçı Rahşan Düren’in pentür ve duvar resmi çalışmalarından oluşan yedinci kişisel sergisi “Verwegenheit”, 15 Ekim’de Beyoğlu’nun tarihi mekânlarından Tarhan Han’da açılıyor. Sinematografik kurgusu maharetiyle mekâna özgü performatif bir yerleştirmeye evrilen “Verwegenheit” sergisi, izleyiciyi benlik, geçmiş, arzular ve korkularıyla; aynı zamanda da hepimizin iç dünyasında patlamak üzere pusuda bekleyen “yabancılık” duygusuyla karşılaşmaya davet ediyor. Adını, Almanca
Berlin’in 1990’lı yıllarındaki kültürel ve sosyal devrimi, C/O Berlin’in açtığı yeni sergi ile gözler önüne seriliyor. “Analogue Photo Retrospective” başlıklı bu sergi, şehrin yeniden inşa edildiği ve sınırların ortadan kalktığı dönemin eşsiz atmosferini yakalıyor. Berlin Duvarı’nın yıkılışı, iki Almanya’nın birleşmesi ve hızla değişen toplumsal yapılar, o dönemin fotoğrafçıları tarafından belgesel tadında yansıtılıyor. Analog fotoğrafçılığın altın
Londra merkezli sanatçı T. Evann, başlıca single “Fill The Void” ile birlikte çıkacak olan yeni EP’si Unfree Silver Mountain‘ı duyurdu. “Fill The Void,” büyük bir şehirde yaşamanın getirdiği itici ve çekici güçleri ele alıyor. Şarkı, hedonizm ve cazibe temalarına değinerek, gece hayatı ve kulüp kültürünün çekiciliği ile içe dönük, reclusive bir şarkı yazarı ve ev
Yapay zekânın sanat üzerindeki etkisi hakkındaki tartışma, DJ veteranı Christian Becker’in indie parçalar ve elektronik müzikler arasında manuel geçişler yaparak kalabalığı ritme kaptırdığı Berlin’in dans pistlerine kadar uzanıyor. Küresel çapta en çok techno kültürü ve endüstriyel rave partileriyle tanınan şehrin ikonik ve çeşitli kulüp sahnesinde, profesyonel DJ’ler arasında yapay zekânın kabul görmesi ve benimsenmesi karışık
Seksenler: Thatcherizm, Top of the Pops, büyük vatkalar ve daha büyük saçlar çağı. O dönem, öğrenci bursları ve işgal evleri, Londra’da eşsiz bir yaratıcı özgürlüğü sağladı ve sanatçılar, isimlerini duyurmak ve kendilerini ifade etmek için şehre akın etti. Bugün açılan ‘Outlaws: 80’ler Londra’sının Moda İsyancıları’ adlı yeni sergi, Fashion and Textile Museum‘da, dönemin 30’dan fazla
Spotify, geçtiğimiz hafta Berlin’in ikonik Kreuzberg semtinde gerçekleştirdiği “Skate Noise” etkinliğiyle şehrin müzik ve sokak kültürünü bir araya getirdi. Özellikle gençlerin büyük ilgi gösterdiği etkinlik, skate park atmosferinde canlı müzik performansları, kaykay gösterileri ve sürpriz DJ setleriyle dolu dolu geçti. Etkinlik, Berlin’in yer altı müzik sahnesinden önemli isimlerin sahne almasıyla başladı. Kaykaycılar, canlı müziğin ritmiyle
Coldplay, 21. yüzyılın en etkileyici ve en sevilen müzik gruplarından biri olmayı sürdürüyor. Onların her konseri, hayranlarını sadece müzikle değil, aynı zamanda duygusal bir yolculukla buluşturuyor. Özellikle Londra’da verdikleri konserler, grubun memleketi olması sebebiyle her zaman ayrı bir anlam taşıyor. Londra’nın en ikonik mekanlarından biri olan Wembley Stadyumu’nda gerçekleşen Coldplay konseri, sadece bir müzik etkinliği
Suudi Orkestrası, dünya çapındaki etkileyici performanslarına bir yenisini ekleyerek Londra’da gerçekleştirdiği dördüncü gösterisiyle sanatseverleri büyülemeyi başardı. Bu büyüleyici performans, orkestra üyelerinin ustalığını ve Suudi müziğinin kültürel zenginliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Orkestra, yalnızca Suudi Arabistan’ın geleneksel müziğini değil, aynı zamanda batı müziğinin unsurlarını da ustalıkla harmanlayarak kendine has bir müzikal yolculuk sundu. Gelenek
Hannah Höch, 20. yüzyılın en etkili sanatçılarından biri olarak, sanatsal kariyeri boyunca hem yaratıcı hem de eleştirel bir yaklaşımla kolaj sanatını kullanarak toplumun çarpıklıklarına ayna tutmuştur. Özellikle Dada hareketiyle ilişkilendirilen Höch, dönemin siyasi, sosyal ve kültürel yapılarına keskin bir hicivle yaklaşan eserler yaratmış, sanatıyla hem erkek egemen dünyaya hem de toplumsal normlara karşı çıkmıştır. Onun
Londra Müzesi, Smithfield Market’teki yeni evi için 50 milyon sterlinlik ek fon aldı. Müze , Aralık 2022’de koleksiyonu için yer kalmaması nedeniyle eski mekanını kapattıktan sonra, merkezi Londra’daki Viktorya dönemine ait mekanı yeni üssüne dönüştürüyor . Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan ve Londra Şehri Şirketi, önceki katkılarına ek olarak 25 milyon sterlinlik bağışta bulundu. Daha önce Londra
John Baldessari, konseptüel sanatın önde gelen isimlerinden biri olarak, kariyeri boyunca sıradışı yaklaşımları ve yenilikçi eserleriyle sanat dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiştir. Sprüth Magers’daki Hindistan ikametgahı, sanatçının bu ilham verici yolculuklarından birine nadir bir bakış sunuyor. Baldessari’nin Hindistan’da geçirdiği zaman, onun sanatsal pratiğinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Geleneksel Hint estetiği ve
İngiltere, son yıllarda kültürel eserlerin geri gönderilmesi konusundaki tartışmaların odağında yer alırken, ülkenin yeni atanan Kültür Bakanı bu hassas konuda önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Dünyanın farklı bölgelerinden İngiliz müzelerine taşınmış eserlerin iade edilmesi konusunda yapılan baskılar, özellikle eski koloniler ve tarihî olarak sömürülen ülkelerden gelen taleplerle artmış durumda. Yeni Kültür Bakanı, göreve gelir gelmez
Londra Tasarım Festivali 2024, dünya çapında tasarım dünyasına damgasını vuran yenilikçi projelere ev sahipliği yaparken, bu yılın en dikkat çeken etkinliklerinden biri de BLOND LABORATORY. Festival kapsamında sergilenen bu yenilikçi laboratuvar, eski tasarımları modern teknoloji ve yaratıcı düşünceyle harmanlayarak, onları beklenmedik şekillerde yeniden hayata döndürüyor. BLOND LABORATORY, geçmişin tasarımlarını geleceğe taşımak için radikal bir yaklaşım
Belçikalı sanatçı Pierre Bergian, 1 Ekim – 30 Ekim tarihleri arasında “Drawing Romms” sergisiyle Ferda Art Platform’da sanatseverlerle buluşacak. Bergian’ın, yer, ışık ve tarihin iç içe geçtiği eserlerinden oluşan sergi, sanatçı özgün üslubu ile kullandığı fırçasının iç mekânlarda, 17. yüzyılda popülerleşmiş tarihsel “nadideler kabinesi”nin minimalist tarzıyla özdeşleşmesinden ilham alıyor. Ve bu sayede geçmiş ile bugün
İstanbul, 2024 sonbaharında sanatseverlere unutulmaz bir deneyim sunmaya hazırlanıyor. Kültür Yolu Festivali kapsamında, dünyanın en önemli sanatçıları olan Andy Warhol, Pablo Picasso, Frida Kahlo, Leonardo Da Vinci ve Sebastião Salgado’nun eserleri İstanbul’un farklı kültür merkezlerinde sanatseverlerle buluşacak. Bu eşsiz sergiler, 28 Eylül – 31 Aralık 2024 tarihleri arasında, sanat tarihinin en ikonik isimlerini ve eserlerini
Lennart Brede’nin “ANGELS FALL – Where From Where To” adlı kişisel sergisi, Türkiye’de ilk defa Anna Laudel İstanbul’da izleyicinin karşısına çıkıyor. Kimlik, kökler ve çevrenin insan üzerinde bıraktığı etkiyi merkeze alan sergi, aynı zamanda 212 Photography Festival kapsamında da yer alıyor. “ANGELS FALL- Where From Where To” sergisi, fotoğraflar, üç kanallı video enstalasyonu, heykeller ve
2024 yılında Berlin, sinema dünyasında önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapacak: Berlin Kadın Film Yapımcıları Festivali. Kadın film yapımcılarına odaklanan bu festival, sinemada kadın sesini, bakış açısını ve hikayelerini ön plana çıkararak, dünya genelinden kadın yönetmen, yapımcı ve senaristleri bir araya getirmeyi hedefliyor. Festival, kadınların sinema endüstrisindeki katkılarını kutlarken, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik
Londra, dünya çapında bilinen büyük müzeleriyle ünlü olabilir; ancak şehrin daha derinlerine indiğinizde keşfedilmeyi bekleyen birçok gizli sanatsal müze bulunuyor. Bu müzeler, popüler mekanlardan uzakta, ziyaretçilerine benzersiz ve farklı bir sanat deneyimi sunmaya devam ediyor. İşte Londra’da mutlaka ziyaret edilmesi gereken en iyi 10 gizli sanatsal müze. 1. The Viktor Wynd Museum of Curiosities Londra’nın
Sanatseverlerin heyecanla beklediği Artweeks Istanbul, 10. Edisyonuyla 1-14 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. Birçok sanat dalından tanınmış sanatçıları, koleksiyonerleri ve sanat meraklılarını bir araya getirecek etkinlik, yeni sezonda İstanbul’a canlılık getirmeye hazırlanıyor. İki hafta boyunca The Ritz-Carlton Residences, Istanbul B Blok’ta 6 kat ve 6.600m2’lik bir alana yayılan etkinlik; Türkiye’nin önde gelen sanat galerilerinin dışında, Harvard
1980’ler Londra’sı, dönemin gençliğinin kimliklerini, yaşam tarzlarını ve yaratıcı ifade biçimlerini keşfettiği benzersiz bir döneme tanıklık etti. Bu dönemin en önemli simgelerinden biri, Londra’nın efsanevi gece kulübü Blitz oldu. 1979-1981 yılları arasında Covent Garden’da kapılarını açan Blitz, yalnızca bir eğlence mekanı olmakla kalmadı; müzik, moda ve sanatta devrim niteliğinde değişimlerin doğduğu bir kültürel merkez haline
Aslıhan Kaplan Bayrak’ın “Yıldız Ada” başlıklı kişisel sergisi, insanın doğa ve evrenle olan ilişkisini keşfeden çok katmanlı bir düşünsel ve sanatsal süreç sunuyor. Ada, serginin hem fiziksel hem de kavramsal merkezinde yer alırken, doğa ile insanın karşılıklı etkileşimi üzerinden varoluşu sorguluyor. Aslıhan’ın yeni resimlerinde yatay ve dikey mekansal mimari öğelerden uzaklaşıp akışkanlık ve saydamlık hissine
“Yarını Hatırlamak” (Remembering Tomorrow), 212photography İstanbul kapsamında 8artı1 Galeri’de açılıyor. 28 Eylül 2024 Cumartesi günü izleyiciyle buluşacak sergideki işler, Koray Arman’ın 2010-2020 yılları arasında ABD’de çektiği fotoğraflardan ve Hacer Bozkurt’un 2023 yılında Remscheid, Almanya’da çektiği fotoğraflardan oluşuyor. Teknoloji ve modernitenin yol açtığı ve en somut haliyle popüler kültürün merkezi olan ABD’de görülen 2010-2020 yılları arasındaki
Yakın zamanda “Berlin’in Ressamı” olarak bilinen Otto Antoine’ye ait nadir sanat eserleri koleksiyonu satışa sunuldu ve bu durum koleksiyoncular ve tarihçiler arasında heyecan yarattı. Bu koleksiyon, 200’den fazla parçayı içeriyor ve ABD’deki tek bir Alman sanatçıya ait en büyük özel koleksiyon olarak anılıyor. Antoine’nin eserleri, özellikle 20. yüzyılın başlarındaki Berlin’i betimleyen kentsel manzaralar aracılığıyla hızla
Cillian Murphy’nin başrolünde yer aldığı kısa film “All Of This Unreal Time”, Londra prömiyerini Southbank Centre‘da yapmaya hazırlanıyor. Royal Festival Hall ve Hayward Gallery gibi önemli kültürel mekanların bulunduğu bu sanat merkezi, 2024 ve 2025 programı kapsamında filmin gösterimine ve Montreux Jazz Festivali ile yeni bir yaratıcı iş birliğine ev sahipliği yapacak. Oscar ödüllü ve
Londra’nın en ünlü alışveriş destinasyonu olan Oxford Caddesi, uzun süredir yayalaştırma planlarıyla gündemde. Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’ın girişimiyle başlatılan bu proje, hem yerel halk hem de iş dünyası arasında tartışmalara yol açtı. Plan, Oxford Caddesi’ni araç trafiğine kapatarak yaya trafiğini artırmayı, hava kirliliğini azaltmayı ve bölgedeki alışveriş deneyimini iyileştirmeyi hedefliyor. Ancak eleştiriler, özellikle trafiğin
İstanbul’un ilk art nouveau yapısı olan Casa Botter, Levent Çalıkoğlu küratörlüğünde gerçekleşen “Solo Botter: Komet” sergisine ev sahipliği yapıyor. 2022’de aramızdan ayrılan sanatçının 1960’lı yıllardaki erken dönem eserlerinden “alto modern” adını verdiği beyaz fonlu kavramsal minimalist resimlerine kadar geniş bir seçki sunan sergi, sanatseverlere Komet’in sıradışı dünyasını tanıma fırsatı sunuyor. Açılışa, İBB Genel Sekreter Yardımcısı
İngiltere’yi ziyaret eden ya da sadece fotoğraflarına göz atan herkesin dikkatini çeken ve ülkenin simgelerinden biri haline gelen kırmızı telefon kulübeleri, tarih, nostalji ve modernleşmenin kesişiminde yer alıyor. Bu küçük yapılar, İngiltere’nin sokak kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilir. Peki, bu telefon kulübeleri nasıl ortaya çıktı ve zamanla nasıl bir dönüşüm geçirdi? Kırmızı Telefon
Londra’nın ünlü köprüleri arasında belki de en az bilinenlerden biri olan Southwark Köprüsü, şehrin kalbinde yer almasına rağmen çoğu zaman gözden kaçar. Thames Nehri üzerinde 1819 yılında açılan köprü, Londra’nın tarihi ve mimari dokusuna anlamlı bir katkı sağlasa da, onu diğer ikonik köprülerden ayıran en büyük özelliği mütevazı ve az bilinen hikayesi. Southwark
