Bazı filmler vardır, konusunu bir cümleyle duyduğun anda beynin “Bu nasıl olur ya?” diye takılı kalır. And Mrs tam olarak öyle bir film. Londra’da yaşayan Gemma’nın (Aisling Bea) Amerikalı nişanlısı Nathan (Colin Hanks), düğüne günler kala aniden ölüyor. Gemma ise o ana kadar evlilikten o kadar emin değilken, bu kez ölümden sonra bile vazgeçmemeye karar

Stanley Kubrick’in Eyes Wide Shut için tam olarak ne hayal ettiği, film 1999’da gösterime girdiğinden beri sinema dünyasının en büyük bilinmezlerinden biriydi. Kubrick’in titizliği efsaneydi; bir sahnenin ışığında küçücük bir ton farkı bile günlerce düşündüğü olurdu. Bu yüzden, yönetmenin ölümünden sadece günler sonra gösterime giren versiyonun “son hâl” olduğu hep tartışmalıydı. Şimdi, aradan neredeyse 30

1939 yapımı Oz Büyücüsü‘nde, Dorothy’nin neşeli Technicolor yolculuğunun simgesi olan Sarı Tuğlalı Yol, umudun ve eve ulaşma arayışının ikonografik bir patikasıydı. Ancak Jon M. Chu‘nun Broadway fenomeni Wicked‘dan uyarlanan iki bölümlük film serisinin ikinci ayağı “Wicked: For Good”, bu ikonik yapının ardındaki masumiyeti parçalıyor ve ona baskının damarı olarak korkunç bir anlam yüklüyor. Eğer henüz

New York’un arka sokaklarında, yerin biraz altında, sürekli uğultu halinde çalışan mutfaklardan biri… Buhar, yağ kokusu ve vakitsiz yorgunluk arasında, Aişe’nin yüzü beliriyor. Birkaç metro durağı ötede, savaşın sesini içinde taşımaya devam eden Skinner, kalabalık içinde aslında kimseyle temas etmiyor. Bing Liu’nun ilk kurmaca uzun metrajı Preparation for the Next Life, bu iki yabancının yollarını

2026 sinema takvimine damgasını vurmaya hazırlanan bir yapım var: Emily Brontë‘nin zamansız klasiği “Uğultulu Tepeler” (Wuthering Heights), yönetmen Emerald Fennell imzasıyla beyaz perdeye geri dönüyor. Başrollerde Hollywood’un tartışmasız A listesinden Margot Robbie ve yükselişte olan yıldız Jacob Elordi‘yi buluşturan bu yeni uyarlama, sadece edebi bir uyarlama olmanın ötesinde, yeni yılın gişe trendlerini belirleyecek potansiyeli taşıyor.

Bazı filmler, daha ilk cümlesinde seyirciye açık açık şunu söyler:“Ben kolay bir seyir değilim.” The Kiss of the Grasshopper, tam da böyle bir film. Bir adam, bir koyun, bir çekirge ve yavaş yavaş çöken bir hayat… Elmar Imanov, yas, yalnızlık ve yabancılaşma gibi son derece tanıdık temaları, son derece tuhaf ve sürreal bir estetikle yeniden

Derek Cianfrance’ın yeni filmi Roofman, gerçek bir suç hikâyesinin tuhaflığını kullanarak şaşırtıcı derecede sıcak, incelikli ve duygusal bir karakter çalışmasına dönüştüren nadir yapımlardan biri. ABD’nin en tuhaf suç figürlerinden biri olan Jeffrey Manchester’ın inanılması güç yaşamından uyarlanan film, suç, kimlik ve aile arzusu arasında sıkışmış bir adamın portresini Channing Tatum’ın kariyer zirvesi sayılabilecek bir performansla

Yönetmen Gavin O’Connor, “Warrior” (2011) filmiyle sadece bir MMA (Karma Dövüş Sanatları) filmi çekmedi; aynı zamanda Amerikan sinemasının en iyi spor filmlerinden birini yarattı. Film, yap-boz kurallarına göre ilerleyen tipik spor filmi yapısını reddederken, merkezindeki üç karakterin parçalanmış ilişkileri sayesinde gergin, öngörülemez ve duygusal bir drama sunuyor. Filmin kalbinde, birbirinden uzak düşmüş iki kardeşin, eski

 Yönetmen Yorgos Lanthimos, filmlerinde genellikle klasik müzik kullanarak yabancılaşma ve tekinsizlik duygusunu yaratmasıyla bilinir. Ancak “Bugonia” filminde, bu alışkanlığını bozarak popüler kültüre ait şarkılara başvuruyor ve bu şarkılar, filmin en karanlık anlarına eşlik ediyor. Bir fragmanda duygusal olarak kopuk CEO Michelle Fuller‘ın (Emma Stone) Chappell Roan’ın “Good Luck, Babe!” şarkısını söylemesi gibi, bu beklenmedik

Son haftalarda gişede yaşanan durgunluk, yavaş yavaş yerini umut veren rakamlara bırakıyor. Predator: Badlands‘in beklenenden yüksek bir açılışla sinema salonlarına moral aşılamasının ardından gözler şimdi kasım ayının en büyük heyecanına çevrilmiş durumda: Wicked: For Good. Jon M. Chu’nun yönettiği devam filmi, sadece yılın değil, 2025’in tümüne damga vurabilecek gişe potansiyeliyle gündemde. İlk film geçen yıl

“Bilgelik her zaman kitap sayfalarına sığmaz.”Ravenclaw’lar, Hogwarts evleri arasında her zaman sessiz ama derin bir varlık göstermiştir. Cesaretin simgesi Gryffindor’un, hırsın yuvası Slytherin’in ve sadakatin evi Hufflepuff’ın gölgesinde kalmış olsalar da, Rowena Ravenclaw’ın mirası — “aklı başında olanların evi” — aslında sihir dünyasının en karmaşık karakterlerini barındırır. 📚 Zekâdan Fazlası: Ravenclaw Kimdir? Sıralama Şapkası, Ravenclaw’ı

Neredeyse yirmi yıl sonra, kırmızı topukların o ikonik sesi yeniden koridorlarda yankılanıyor. The Devil Wears Prada 2 için yayımlanan ilk teaser, sadece bir devam filmi değil; pop kültür tarihinin en keskin, en parlak ve en hatırlanan ikililerinden biriyle yeniden buluşma hissi. Meryl Streep ve Anne Hathaway’i aynı karede tekrar görmek… sinema dünyası için küçük bir

Bazı filmler vardır; büyük olaylar anlatmaz, büyük cümleler kurmaz ama izlerken insanın içine bir şey çöker… çünkü tam olarak “bu his” dersin. Meel Paliale’nin Rolling Papers’ı tam da böyle bir film. Yirmili yaşlarının tam ortasında, nereye gittiğini bilmeyen, bir yere gitmek için de pek acele etmeyen gençlerin dünyasında geçiyor. O sessiz, içten içe çalkantılı, kahverengi

Britanya’nın o tanıdık, hafif solgun sahil kasabalarını bilirsin ya… biraz rüzgâr, biraz tuz kokusu, biraz da “burada zaman durmuş sanki” hissi. İşte Mike Peacock’ın yazıp yönettiği The Silver Screen Dreams Cafe, tam da o hissin ortasında geçen küçük, sıcak bir hikâye. Filmin merkezinde Milton var. Babasından kalma sessiz film objeleriyle dolu, gıcırdayan kaset raflarının arasında

James Cameron, Avatar evrenini genişletmeye devam ediyor. Serinin üçüncü filmi “Avatar: Fire and Ash”, sadece hikâyesiyle değil, rekor kıracak uzunluğuyla da dikkat çekiyor. Henüz 20th Century Studios tarafından resmî olarak doğrulanmamış olsa da, IMAX, Cineplex ve AMC Theaters gibi platformlarda filmin süresi 3 saat 15 dakika olarak listelenmiş durumda. Bu da filmi, 3 saat 12

Fábio Cabral’ın yönettiği A Matter of Choice, Brezilya’nın geniş yollarında geçen, kadın özgürlüğü ve yeniden doğuş üzerine kurulu bir film. Juliana Lourenção’un güçlü performansıyla hayat bulan Andréia, istismarcı sevgilisi Pedro’nun (Daniel Volpi) baskısı altında nefes alamayan bir kadındır. Hayatı, tesadüfen tanıştığı bir tutkuyla — motosikletlerle — bambaşka bir yöne evrilir. Motorun sesi onun için sadece