Berlin’in sanat takviminde, İncil hikayelerini 1950’lerin ucuz çizgi roman estetiğiyle harmanlayan, hem çok eğlenceli hem de derinlikli bir sergi var. Apartman No: 26’nın Berlin rotasına, Contemporary Fine Arts’ta son günlerini yaşayan Archie Rand ve onun “Sons” sergisini ekledim.
Sergi 20 Aralık Cumartesi günü (yani bu hafta!) sona eriyor. Berlin’in kış grisinden kaçıp bu renkli ve kaotik dünyaya sığınmak için son çağrım!
Hikaye 2018 yılında, New Yorklu sanatçı Archie Rand’ın (d. 1949), Barok ressam Francisco de Zurbarán’ın meşhur “Yakup ve On İki Oğlu” serisini görmesiyle başlıyor. Zurbarán, Yakup Peygamberin 12 oğlunu, her birinin kaderini simgeleyen nesnelerle resmetmişti.
Rand bu seriden etkileniyor ama “itaatsiz bir oğul” olarak kendi kurallarını koyuyor: Babayı (Yakup’u) seriden atıyor. Geriye sadece oğullar kalıyor.
Archie Rand’ın “İtaatsiz” Oğullarında Peygamberler Yerine Dinozorlar ve Kovboylar
Rand, Zurbarán’ın aksine oğulların kendilerini değil, rüyalarını resmediyor. İşte işler burada garipleşiyor ve güzelleşiyor.
Tuvale baktığınızda kutsal kitaplardan sahneler yerine; dinozorlarla güreşen uzun saçlı mağara adamları, kaleye tırmanan orta çağ şövalyeleri ya da at koşturan kovboylar görüyorsunuz.
Bu imgeler, sanatçının çocukluğunda (gizlice) okuduğu EC Comics çizgi romanlarından, Little Golden Books serisinden ve savaş sonrası Amerikan popüler kültüründen fırlamış gibi. 1949 Brooklyn doğumlu bir çocuğun zihnindeki arketipler, İncil’in 12 kabilesiyle buluşuyor.
“Aşkın Bir Soytarılık”
Sanat eleştirmeni Barry Schwabsky, Rand’ın bu yaklaşımını Friedrich von Schlegel’in bir tabiriyle açıklıyor: “Transcendental Buffoonery”.
İlk bakışta bir Mad dergisi hicvi gibi dursa da, sanatçıya göre bu resimlerde ne nostalji var ne de ironi. Aksine, babanın korumasından yoksun kalmış, “taş gibi fırlatılmış” çocukların savunmasızlığı, arzuları ve korkuları var. Rand, metin ve imgeyi öyle bir dengede tutuyor ki, kendi deyimiyle; “İleri geri gidip geliyorsunuz ve hepsi bir şarkıya dönüşüyor.”
Berlin’deyseniz, bu cumartesiye kadar CFA’ya uğrayın ve bu tuhaf şarkıyı dinleyin.