“Andor” ikinci ve final sezonuyla bir kez daha televizyon tarihine geçti. “Star Wars” evreninde geçen bir dizinin En İyi Drama Senaryosu dalında Emmy kazanması başta sürpriz gibi görünebilir, fakat 77. Emmy Ödülleri’nde yaşanan tam da buydu. Ödülü kazandıran bölüm, Dan Gilroy imzalı “Welcome to the Rebellion”, sadece gerilimiyle değil, söyledikleriyle de 2025’in en önemli televizyon anlarından biri oldu.
Bölüm, Cassian Andor’un (Diego Luna) Coruscant’tan Mon Mothma’yı (Genevieve O’Reilly) kurtarmasıyla başlıyor. Artık saklanamayacağını bilen Mon’un direnişe açıkça katılması, hikâyenin düğüm noktası. Aksiyonun gölgesinde ise daha kişisel bir kırılma yaşanıyor: Cassian’ın sevdiği Bix (Adria Arjona), direnişin önemini gerekçe göstererek ondan uzaklaşıyor. İzleyici, Rogue One’da Cassian’ın kaderini bildiği için bu ayrılık daha da hüzünlü bir yankı bırakıyor.
Bölümün kalbinde ise Mon’un Senato’daki konuşması var. Ghorman’daki katliamı açıkça “soykırım” diye adlandırması, imparatorluğun baskıcı düzenini ifşa etmesi ve en önemlisi hakikatin çarpıtılışına dair sözleri diziyi sıradan bir uzay operasının ötesine taşıyor. Mon’un “Gerçeğin ölümü, kötülüğün en büyük zaferidir” cümlesi, sadece galaktik senatoya değil, bugünün dünyasına da hitap eden bir uyarı gibi yankılanıyor.
“Andor”un ikinci sezonu, kalkit madenleri uğruna bir gezegenin nasıl sindirildiğini, propagandanın şiddeti nasıl meşrulaştırdığını ve toplumların nasıl post-truth bir çağın içine sürüklendiğini anlatırken, bilimkurgu kisvesi altında günümüz siyasetine en net ayna tutan işlerden biri haline geldi. Genevieve O’Reilly’nin titizlikle canlandırdığı Mon Mothma, yalnızca bir Star Wars karakteri olmaktan çıkıp çağdaş siyaset üzerine bir figür, bir hatırlatma işlevi görüyor.
“Andor” bu ödülle, 2025’in sadece en iyi bilimkurgu bölümü değil, aynı zamanda televizyonun en dürüst anlatılarından biri olarak tarihe geçti. Disney+’ta izlenebilen dizi, cesur sözlerini galaksiden çok daha yakına, izleyicinin bugünkü dünyasına yöneltiyor.