Tom Gormican imzalı Anaconda (2025), 90’ların kült korku filmini birebir yeniden yapmıyor; tam tersine, kendi varlığının farkında olan bir meta-komediye dönüşüyor. Yönetmenin The Unbearable Weight of Massive Talent’te Nicolas Cage’i kendisinin karikatürü haline getirmesi gibi, bu kez de Jack Black ve Paul Rudd’u iki eski dost olarak izliyoruz. Hayatlarının ortasında sıkışıp kalmış bu ikili, gençliklerinin gözdesi olan Anaconda’yı yeniden çekmeye karar veriyor. Fakat Amazon’a doğru açıldıkları bu absürt serüven, setten çok bir hayatta kalma savaşına dönüşüyor; çünkü bu kez karşılarına sahici bir dev yılan çıkıyor.
Filmin en büyük gücü, Black ve Rudd’un kimyası. İkisi de hem kendileriyle hem de türün klişeleriyle dalga geçerken, seyirciyi kahkahalarla birlikte ani gerilim anlarının içine çekiyor. Gormican’ın mizahla korku arasındaki dengeyi koruma çabası, Tropic Thunder’ı hatırlatan bir kaos atmosferi yaratıyor. Neon ışıkları, abartılı CGI efektleri ve bilerek aşırıya kaçan sahneler, filmin kendini ciddiye almadığını açıkça gösteriyor.
Bu yeni Anaconda, nostaljinin ticari gücünden besleniyor ama aynı zamanda kendi kuşağına ayna tutuyor. Orta yaş krizini, gençlik hayallerine tutunmayı ve “yeniden başlama” arzusunu dev bir yılan metaforu eşliğinde anlatıyor. Hem 90’ların Hot Topic estetiğine göz kırpıyor hem de bugünün yeniden çevrim kültürüne ironik bir katkı yapıyor.
Eleştirmenlerin ilk yorumları karışık: Kimi filmin korku yerine komediyi öne çıkarmasını “orijinalin ruhunu kaçırmak” olarak görürken, kimileri de bu meta fikrin seriye taze bir soluk getirdiğini söylüyor. Ne olursa olsun, Paul Rudd ve Jack Black’in varlığı bile filmi sıradan bir yeniden çevrim olmaktan kurtarıyor.
25 Aralık 2025’te vizyona girecek Anaconda, seyircisine yalnızca korku değil, aynı zamanda bolca kahkaha ve nostaljik bir yolculuk da vaat ediyor.