Londra’da, merkezde değil “kenarda” olmanın, göz ardı edilenin ve algının sınırlarında dolaşmanın sessiz ama güçlü hikayesini anlatan bir sergi var. Apartman No: 26’nın sanat rotasına, Marianne Thoermer’in Birleşik Krallık’taki ilk kişisel sergisi “The Periphery” yi ekledim.
Londra’nın sanat platformu Canopy Collections, Marianne Thoermer’in “The Periphery” sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, sadece mekânsal değil; sosyal ve psikolojik “kenarları”, yani merkezin ötesinde kalan o sessiz alanları keşfe çıkıyor.
Thoermer’in bu sergideki tüm resimleri, sanatçının doğum izni sırasında ortaya çıkmış. Hareketin durduğu, gözlemin derinleştiği o dingin (belki de izole) dönemde, bakışlar gündelik hayatın ince koreografisine çevrilmiş.
Tencereler, tabaklar, sandalyeler… Sıradan objeler, Thoermer’in tuvalinde statik birer natürmort olmaktan çıkıyor. İstifleme, tutma, düzenleme gibi tekrar eden jestler, görsel olarak büyüleyici bir rutine dönüşüyor.
Thoermer’in resimleri, geleneksel natürmortun dinginliğine meydan okuyor. Bu eserlerde hem bir şefkat hem de alttan alta hissedilen bir huzursuzluk (unease) var. Tanıdık olanın hemen ötesinde yatan, zihnimizin kuytu köşelerine dokunan bir dürüstlük…
Sanatçı, gündelik hayatın yüzeyinin altında vızıldayan o gerilimi incelerken, bizi de kendi “merkezimizden” uzaklaşıp algımızın kıyılarına bakmaya davet ediyor.
Londra’daysanız, 19 Aralık‘a kadar bu sessiz ama derinlikli sergiyi kaçırmayın.