Akıştasın: The Child Who Measured the World (2024): Sessiz Bir Bağ, İki Kuşak Arasında Kurulan Köprü

Yükleniyor
svg

The Child Who Measured the World (2024): Sessiz Bir Bağ, İki Kuşak Arasında Kurulan Köprü

Ekim 6, 20254 dk okuma süresi

Yunan adalarının tuzlu rüzgârı, yasın ağırlığı ve bir çocuğun sessiz düzeni…
Takis Candilis’in yönettiği The Child Who Measured the World (L’enfant qui mesurait le monde), iki yalnız ruhun —bir dede ve torunun— birbirine dokunduğu, matematikle ölçülen ama duyguyla anlaşılan bir dünyayı anlatıyor. Film, yaşamın karmaşası içinde dinginliği arayan izleyiciler için: kayıpların, sessizliğin ve yeniden bağ kurmanın filmi. Alexandre Varda, Paris merkezli bir emlak imparatorluğunun başında, gücün ve kontrolün sembolü. Fakat bir gün, hem işini hem de yıllardır uzak kaldığı kızını kaybeder. Kalamaki’ye, kızının bedenini memleketine getirmek için gittiğinde ise onu bambaşka bir keşif bekler: Dokuz yaşında, dünyayı sayılarla ölçen torunu Yannis. Yannis, dünyayı anlamanın bir yolunu bulmuştur — limana yanaşan tekneleri sayar, kafedeki insanları gözlemler, balıkçıların avlarını hesaplar. Onun bu ritüelleri, dedesi Alexandre için önce bir merak, sonra bir farkındalığa dönüşür. Candilis, hikâyeyi büyük duygusal patlamalardan uzak, ölçülü ve şiirsel bir sessizlik içinde anlatıyor. Yannis’in düzenli dünyasıyla, Alexandre’ın kayıp düzeni arasında görünmeyen bir köprü kuruyor.

Film, Metin Arditi’nin aynı adlı romanından uyarlanmış. Görüntü yönetmeni Yorgos Arvanitis’in kamerası, Ege’nin ışığını bir matematik formülü kadar kusursuz yakalıyor; her kare, bir ölçü duygusuna sahip. Cyril Morin’in müziği ise denizin hafif dalgaları gibi sahnelerin üzerine yayılıyor. Bernard Campan, içe kapanmış bir adamın duygusal çözülmesini büyük bir zarafetle canlandırıyor. Raphaël Brottier ise Yannis karakteriyle, otizm temsillerinin ötesine geçen, incelikli bir yorum getiriyor — karakteri “farklı” kılan şey, onun sessizliğindeki düzen.

Candilis’in sineması, poetik realizm geleneğini hatırlatıyor. Kamera, bir duygunun değil bir düşüncenin peşinde. Görüntülerde zaman yavaşlıyor; her sahne, izleyiciye nefes alacak bir boşluk bırakıyor. Bu boşluklarda, geçmişle bugün; şehirle ada; akıl ve kalp, birbirine yaklaşmaya başlıyor. Film, yalnızca bir yas hikâyesi değil; “ölçmek” fiilinin aslında anlamakla eşdeğer olduğunu hatırlatıyor. The Child Who Measured the World, modern kapitalizmin sert çizgilerini, Yunan adalarının yumuşak kıvrımlarıyla karşı karşıya getiriyor. Alexandre’ın gökdelenlerden gelen bakışı, Yannis’in deniz seviyesinden ölçtüğü dünyada çözülüyor. İki kuşak, iki dil, iki yalnızlık… Ortak bir sessizlikte buluşuyorlar. Bu film, yüksek sesle ağlatmıyor; içte yankılanan, yavaşça kabaran bir duygusu var. Candilis, izleyiciden sabır istiyor; ama bu sabır, sonunda büyük bir huzura dönüşüyor. The Child Who Measured the World, duygusal bir hesaplaşma filmi. Kayıpla değil, anlamla ilgileniyor. Ve sonunda, dünyayı gerçekten ölçmenin tek yolu kalıyor: insanın kalbinde bıraktığı yankı.

Apartman No:26 Notu

Bu film, sayılarla değil hislerle ölçülen bir dünyanın sinemadaki karşılığı gibi.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
Yükleniyor
svg