Londra’nın en köklü sanat kurumlarından National Gallery, 1824’teki kuruluşundan bu yana en büyük dönüşümüne hazırlanıyor. 13. yüzyıldan kalma başyapıtlara ev sahipliği yapan bu müze, “Project Domani” adını verdiği yeni kanat projesi için eşi benzeri görülmemiş bir fon topladı. Michael Moritz’in aile vakfı ve Julia Rausing’in vakfı gibi bağışçılardan gelen toplam 375 milyon sterlin (yaklaşık 500 milyon dolar) ile müze, adeta modern çağa yeni bir başlangıç yapıyor. Bu bağışlar, tek seferde bir müzeye yapılan en büyük bağışlar arasında yer alıyor.
Bu devasa dönüşümün arkasında büyük bir soru işareti yatıyor: National Gallery, bugüne dek 1900 öncesi sanat eserlerini toplama geleneğini sürdürürken, şimdi bu kuralı değiştirecek mi? Yeni kanadın, “modern zamanlarda edinilen eserleri” bünyesine katacağı belirtiliyor. Müzenin halihazırda 1900 sonrası 25 esere, hatta bir Picasso tablosuna sahip olması, bu yönde atılacak adımların sinyallerini veriyor.
Yeni kanat, müze yönetimine göre modern eserleri ana koleksiyondan ayırmayacak, aksine Batı sanat geleneğinin içine entegre edecek. Bu durum, gözlerimizi Londra’nın diğer sanat devi olan Tate‘e çeviriyor. Uzun yıllardır 1900 sonrası sanata odaklanan Tate ile National Gallery arasında bir rekabetin mi başlayacağı, yoksa her iki kurumun da bahsettiği gibi “yakın işbirliğinin” mi gelişeceği merak konusu. İki kurumun yetkilileri, eser ödünç verme ve sergileme konularını görüşmek üzere bir araya gelmeye başladı bile.
“Project Domani” kapsamında uluslararası bir mimari yarışma düzenlenecek ve yeni kanadın 2030’ların başında açılması planlanıyor. Bu, sadece bir müzenin genişlemesi değil; aynı zamanda sanatın tarihsel tanımının ve geleceğinin yeniden tartışılacağı, heyecan verici bir sürecin başlangıcı.