Londra’yı daha önce hiç böyle görmedin. Hava fotoğrafçısı Ben Moore, “Above and Across London” adlı kitabında, şehrin en bilinen yapıtlarına yeni bir perspektiften yaklaşıyor. Bu, sadece bir fotoğraf koleksiyonu değil; her biri bir hikaye anlatan, zamanın ve mekânın donup kaldığı anlara tanıklık eden bir sanat sergisi.
Moore, fotoğrafların sadece zaman içinde donmuş görüntülerden ibaret olmadığını, her birinin bir yolculuğun, bir ilham anının ve sayısız küçük kararın birer bölümü olduğunu söylüyor. Bu, onun zanaatına olan sarsılmaz bağlılığını ve kendini sürekli geliştirme arzusunu yansıtıyor.
Kitapta yer alan The O2, Tower Bridge, The Shard, Wembley Stadyumu, King’s Cross İstasyonu ve The Gherkin gibi ikonik yapılar, Moore’un lensinden tanınabilir olsalar da, aynı zamanda yepyeni ve şaşırtıcı detaylar da sunuyor. Sanatçı, deneysel, hatalar yaparak, yeniden deneyerek öğrenen bir el sanatı ustası gibi. Her fotoğraf onun için bir ders niteliğinde; ışık, zamanlama, perspektif ve sabır üzerine bir öğrenme süreci.
Moore, fotoğraf çekmenin zorluklarını da paylaşıyor. Çatılara çıkmak, öngörülemeyen ışık koşullarıyla çalışmak veya drone’u fırlatmak için güvenli bir yer bulmak gibi zorluklar, onun sabrını ve yaratıcılığını sınamış. Ancak tam da bu zorluklar, eserlerine derinlik ve anlam katıyor. Bir fotoğrafın ardındaki süreç, bir merdiveni tırmanmak, doğru bulutun geçmesini beklemek ya da bir su birikintisindeki anlık yansımayı yakalamak gibi, çoğu insanın asla deneyimleyemeyeceği bir şehrin perspektifini sunuyor.
“Above and Across London”, sadece Londra’ya yukarıdan bakmakla ilgili değil; o, bir sanatçının gözünden şehrin nabzını tutmak, onun ruhunu yakalamak ve o anı ölümsüzleştirmekle ilgili. Bu kitap, fotoğrafın, sanatsal bir keşif yolculuğuna nasıl dönüşebileceğinin kanıtı.
Fotoğraf:Ben Moore