Sanat kolektifi CROSSLUCID‘in yeni projesi “The Way of Flowers”, çevresel sanata yepyeni bir yorum getiriyor. Bu proje, dijital ortamda yaratılmış hibrit bitki varlıklarını, gerçek dünyadaki ekosistem yenileme girişimleriyle birleştirerek, statik sanat formlarının ötesine geçiyor. Digital organizmalar, katılımcıların devam eden ekolojik çabalarını somutlaştırıyor ve dönüşümün kolektif bir hafızasını oluşturuyor. Sergi, 4 Eylül – 17 Ekim 2025 tarihleri arasında OFFICE IMPART‘ta görülebilir.
Ekosistem ve Dijital Sanatın Etkileşimi
Proje, “Tohum Sahipleri” olarak adlandırılan üç ila beş ilk destekçiyle başlıyor. Blockchain’de kayıtlı bu dijital tohumlar, ortak bir ilgi ağıyla beslenerek gelişim gösteriyor. Katılımcılar, dijital bitki-varlığın bir anlık görüntüsünü (snapshot) satın alarak hem onaylı biyoçeşitlilik projelerine katkıda bulunuyor hem de dijital bitkinin kendi ekolojik etkileşimlerine tepki olarak görsel özelliklerini dönüştürmesine olanak sağlıyor. Sonuç olarak ortaya, ekolojik özenle beslenen ve kolektif katılımla şekillenen, sürekli büyüyen benzersiz bir dijital permakültür bahçesi çıkıyor.
Bu teknolojik yaklaşım, filozof Michael Marder’ın bitkilerdeki genişletilmiş biliş kavramıyla paralellik taşıyor. Marder’ın teorisine göre, bitkilerdeki bilgi işleme süreci sadece fiziksel bedenleriyle sınırlı değil, aynı zamanda çevreleriyle olan kimyasal ve biyolojik etkileşimleri aracılığıyla da ortaya çıkıyor. “The Way of Flowers”, bu fikri dijital bir bağlama aktararak, insan ekolojik eylemi ile bitkisel tepki arasında karşılıklı bir ilişki kuruyor. Sanat bu sayede, bitkisel zamansallığın ve mekânsallığın yeni bir şekilde deneyimlenmesini sağlayan bir aracıya dönüşüyor. Bitkilerin kök yapıları, dallanma desenleri ve renkleri, gerçek koruma verilerine dayalı olarak değişiyor ve kolektif ekolojik etkinin görsel bir anlatısını oluşturuyor.
Ekolojik Etki ve Sürdürülebilirlik
Proje, Regen Network gibi kuruluşlarla yapılan ortaklıklar ve ArtEcology tarafından seçilen projeler aracılığıyla desteklenen gerçek dünyadaki ekolojik etkiyi garanti altına alıyor. Bu projeler, altı küresel biyobölgeyi kapsayan biyoçeşitlilik koruması, karbon tutma ve ekosistem restorasyonu üzerine odaklanıyor. Bu sayede “The Way of Flowers”, iklim-nötr, hatta iklim-pozitif bir sanat eseri olarak işlev görüyor.
Sergi, OFFICE IMPART galerisini bir bahçeye dönüştürüyor. Ziyaretçiler, özel olarak tasarlanmış iki ekranda dijital bitki-varlıklarla doğrudan etkileşim kurabilir ve onların canlı dönüşümüne tanık olabilirler. Serideki fiziksel çalışmalar ise, mekâna yerleştirilen canlı bitkilerle diyalog halinde sunuluyor.
Özünde, “The Way of Flowers”, ekolojik katılım için bir araç olarak sanatın potansiyelini gözler önüne seren kolektif bir bilgi ve özen alanı işlevi görüyor. Anlam, sadece görsel formdan değil, ekolojik eylemin otantik ve gömülü anlatısından da doğuyor.