Bazı sesler vardır, sadece kulağımıza değil, ruhumuza da dokunur. İlhan Şeşen’in sesi ve şarkıları tam da böyledir. Müzikal yolculuğu 1970’lerde başlayan ve aradan geçen onlarca yıla rağmen hâlâ aynı sıcaklıkla dinlenen Şeşen, Türk müzik tarihinde nadir rastlanan bir sürekliliğe ve samimiyete sahiptir. Onun müziği zamansızdır; tıpkı anlattığı duygular gibi.
Bu yazıda, İlhan Şeşen’in müzikal yolculuğunu, 70’li yıllardan bugüne uzanan üretkenliğini ve neden hâlâ bu kadar sevildiğini yakından inceliyoruz.
70’li Yıllar: Sessiz Başlangıç, Dolu Bir Birikim
İlhan Şeşen müziğe 1970’lerde adım attı. Ancak bu dönem, onun daha çok kendi sesini ve tarzını aradığı bir zaman dilimiydi. Hukuk eğitimi almasına rağmen kalbinin müzikte attığını kısa sürede fark eden Şeşen, ilk bestelerini bu yıllarda üretmeye başladı. Henüz geniş kitleler tarafından tanınmasa da, onun o dönemlerdeki şarkıları ileride kuracağı müzikal evrenin temellerini attı.
Bu yıllar aynı zamanda Şeşen’in kelimelerle ilişkisinin güçlendiği, sade ama derin söz yazarlığının geliştiği zamanlardı. Sözlerinde romantizmden çok gerçeklik vardı. Aşkı ve hayatı tüm çıplaklığıyla anlatmaya cesareti olan bir müzisyen doğuyordu.
80’ler: Gündoğarken ile Yükseliş
1983 yılında kurulan Grup Gündoğarken, İlhan Şeşen’in geniş kitlelerle tanışmasını sağladı. Kardeşi Gökhan Şeşen ve Burhan Şeşen ile birlikte kurdukları grup, 80’li yılların siyasi ve sosyal çalkantıları arasında müzikle umut veren bir ses oldu.
“Yeldir Yaman”, “Sarmaş Dolaş”, “Ankara’dan Abim Geldi” gibi şarkılar dönemin ruhunu yansıtan, hafif mizahi ama duygusal parçalar olarak halkın hafızasına kazındı.
Gündoğarken, protest olmadan da toplumsal söz söylenebileceğini kanıtlayan bir duruş sergiledi. Bu yıllarda İlhan Şeşen’in söz yazarlığı ve yorumculuğu daha da olgunlaştı. Müzikal olarak hem Anadolu ezgilerini hem şehirli bir dili birleştirdi.
90’lar ve 2000’ler: Solo Yolculuk ve Olgunluk Çağı
1990’ların sonunda Gündoğarken’in dağılmasıyla birlikte İlhan Şeşen bireysel müzik kariyerine yöneldi. Bu dönem, onun daha içe dönük, bireysel duyguları işleyen, melankolik ama umutlu bir müzik anlayışıyla öne çıktığı yıllardı.
2001 yılında çıkardığı “Neler Oluyor Bize?” albümüyle büyük bir çıkış yaptı. Aynı isimli şarkı, ayrılığın ve sorgulamanın sesi oldu. Albümdeki her parça, bir duygunun hikayesini anlatıyordu.
“Aşk Layık Olanda Kalır”, “Sensiz Olmaz”, “Bir Yolu Var” gibi şarkılar onu sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir duygu anlatıcısı haline getirdi.
Bu dönemde İlhan Şeşen’in müziği sadece dinlenmiyor, yaşanıyordu. Her şarkı, bir aşkın başlangıcına veya bitişine eşlik ediyor; bazen bir yalnızlık gecesinin sessiz yoldaşı, bazen bir vedanın sessiz ağıtı oluyordu.
2010 Sonrası: Yeniden Üretim, Yeni Kuşakla Buluşma
İlhan Şeşen’in zamansız olmasının en büyük göstergelerinden biri de, 2010’lu yıllardan itibaren yeni kuşaklarla da bağ kurabilmiş olmasıdır. Onun şarkıları cover’landı, sosyal medyada yayıldı, dizilerde, filmlerde yer aldı.
Bu yıllarda çıkardığı albümler, yeni neslin de dikkatini çekti. “Gel” ve “İstanbul’a Ait” gibi şarkılarla genç dinleyicilere ulaştı. Ayrıca sahne performansları da dinleyicisiyle sıcak bir bağ kurmasını sağladı. Onun konserlerinde 20’lik gençlerle 60’lık dinleyiciler yan yana aynı duyguyu paylaşabiliyor.
Şeşen’in müziği nesiller arası bir köprü kuruyor. Çünkü duygular evrensel; aşk, özlem, umut ve hayal kırıklığı her dönemde var. İlhan Şeşen ise bunları hâlâ aynı içtenlikle anlatıyor.
Zamansızlığın Sırrı: Samimiyet ve Anlatım Gücü
Peki İlhan Şeşen’in müziğini bu kadar özel yapan ne?
Cevap basit: Samimiyet.
İlhan Şeşen hiçbir zaman moda olanı yapmadı. Her zaman hissettiklerini anlattı. Onun şarkılarında abartı, gösteriş yok. Sade ama güçlü sözlerle, basit ama etkili melodilerle duygunun özü var.
Müzikal yolculuğu boyunca popülerliğin peşinden koşmadı ama her zaman içeriğin kalitesine ve sözün gücüne inandı. İşte bu yüzden 70’lerden günümüze hâlâ dinleniyor, hâlâ seviliyor.
Her Dönemin Şarkıcısı
İlhan Şeşen, sadece bir şarkıcı ya da besteci değil; aynı zamanda bir zaman anlatıcısı. Onun şarkılarında hem geçmiş var hem bugün. Belki de bu yüzden her kuşaktan insan onun şarkılarında kendine bir parça bulabiliyor.
70’lerde başlayan bu müzikal serüven, 2025’te hâlâ devam ediyor. Ve İlhan Şeşen, “zamansız müzik” denince akla gelen ilk isimlerden biri olmaya devam ediyor.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak