Chicago’nun sanat sahnesi bu yaz, insan bedenini iki zıt ama birbirini tamamlayan perspektiften okuyan iki güçlü sergiye ev sahipliği yapıyor. Bir yanda Huguette Caland, bedeni coşkun bir neşeyle parçalarına ayırıp soyutlarken; diğer yanda Hai-Wen Lin, hafızanın ve formun hassas mimarisiyle bedeni yeniden inşa ediyor. Biri bedeni dışa doğru patlatırken, diğeri onu içe doğru katlıyor.
Arts Club’da sergilenen Huguette Caland’ın “Bribes de Corps” (Beden Kırıntıları) serisi, tenin ve arzunun adeta bir atlası. 1970’lerin özgür ruhunu taşıyan bu tuvallerde, Caland’ın kendi feminist ve cüretkar yaşamının izleri var. Beyrut’ta başlayıp Paris ve Venedik Plajı’na uzanan hayatı gibi, sanatı da sınırları reddediyor. Beden, onun fırçasında anatomik bir nesne olmaktan çıkıp, erotik ve geometrik şekillerin, canlı renklerin ve sınır tanımayan bir oyunun alanına dönüşüyor. Onun eserlerinde vücut, hem bir sığınak hem de bir isyan meydanıdır.
Compound Yellow’daki Hai-Wen Lin’in “Petal Fold, Rabbit Ear, Inside Reverse” adlı sergisi ise bu coşkun dışavurumun karşısına, meditatif bir içe dönüş koyuyor. Tayvanlı-Amerikalı sanatçı Lin, çocukluk anılarımızın en tanıdık el işi olan origamiyi anıtsal bir ölçeğe taşıyor. Dev kağıt tabakalarından katladığı formlarla, bedeni hassas kıvrımların, gölgelerin ve yapıların bir toplamı olarak sunuyor. Onun eserlerinde beden, etten ve kemikten değil, hafızadan ve kağıdın sabrından inşa edilmiştir. Her bir katlama, bir anıyı, bir duyguyu ve bir formu saklar.
Sonuçta, Caland ve Lin, yöntemleri ne kadar farklı olursa olsun, bizi aynı temel sorgulamaya davet ediyor: Beden nedir? O, hem Caland’ın tuvallerindeki gibi sınırları olmayan, coşkun bir enerji midir, hem de Lin’in origamisindeki gibi özenle katlanmış, anılarla dolu bir yapı mıdır? Chicago’daki bu iki sergi, bedenin sadece bir fiziksel varlık değil, aynı zamanda sanatın ve yaşamın iç içe geçtiği sonsuz bir keşif alanı olduğunu kanıtlıyor.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak