Akıştasın: HBO Max Zirvesinde Bir Başyapıt: Adrien Brody’nin “The Brutalist”ı Ruhunuzu Fethedecek!

Yükleniyor
svg

HBO Max Zirvesinde Bir Başyapıt: Adrien Brody’nin “The Brutalist”ı Ruhunuzu Fethedecek!

Mayıs 22, 20255 dk okuma süresi

Sinema bazen sadece bir hikaye anlatmanın ötesine geçer; bir dönemin ruhunu, insanlığın en derin travmalarını ve umut kırıntılarını dev bir tuvale yansıtır. Brady Corbet’in yönetmen koltuğunda oturduğu, A24 damgalı “The Brutalist”, tam da böyle bir sinematik deneyim. Akademi Ödülleri’nde En İyi Film adaylığıyla taçlanan ancak o büyük ödülü kucaklayamasa da, Adrien Brody’nin iliklerinize işleyecek performansı ve kazandığı diğer iki Oscar ile adını altın harflerle yazdıran bu eser, şimdi HBO Max’in en çok izlenen filmi olarak zirvede! Oscar heyecanı dinmiş olabilir, ama “The Brutalist”ın yankıları daha yeni başlıyor.

Bu film, sadece taş ve betondan ibaret binaların hikayesi değil; II. Dünya Savaşı’nın küllerinden doğup Amerika’ya göç eden Macar-Yahudi bir Holokost kurtulanı, mimar László Tóth’un (Adrien Brody) Amerikan rüyasıyla imtihanının destansı bir portresi. “The Brutalist”, o rüyanın parlak cephesinin ardındaki acıları, hayal kırıklıklarını ve varoluş mücadelesini, Holokost’un silinmez izlerini seyirciye en saf, en sarsıcı gerçekliğiyle sunuyor. Corbet’in vizyoner anlatımı, bizi sadece bir mimarın hırslı projelerine değil, aynı zamanda bir ruhun enkazından yeni bir kimlik inşa etme çabasına tanık ediyor.

László Tóth çiçek taşıyor

Ve o ruhu ete kemiğe büründüren Adrien Brody… Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir performansla karşımızda. László Tóth karakterinin her zerresine sinen o tarifsiz ağırlığı, geçmişin hayaletleriyle dolu bakışları ve her bir mimiğiyle Brody, adeta kendi ruhundan bir parçayı karaktere üflüyor. Bu denli derin bir bağ kurmasının sırrı ise kendi aile geçmişinde saklı. BBC’ye verdiği röportajda yüreğinden dökülen şu sözler her şeyi özetliyor:

“Harika olan şey, atalarımı onurlandırmak benim için bir fırsat – annem ve büyükanne, büyükbabamın zorlukları, 50’lerde Macaristan’dan kaçarken ve ABD’ye göç ederken yaşadıkları. [Bu,] karakterimin yaşanmış deneyimlerine çok paralel detayları ve zorlukları hatırlatıyor.”

İşte bu içselleştirme, Brody’nin performansını sadece bir oyunculuktan çıkarıp, neredeyse bir ayine dönüştürüyor. Onun László’su, sadece bir karakter değil; bir neslin acısının, direnişinin ve hayata tutunma inadının canlı bir anıtı.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
svg

Aklında bir şey mi var?

Yorumları göster / Yorum bırak

Cevap ver

Yükleniyor
svg