On yıldır elektronik ve modern sound’ları, alternatif pop ve indie türleriyle harmanlayarak müziğini dinleyicilerle buluşturan Etem Bostanoğlu ile müzik yolculuğu ve üretim süreçlerini konuştuk.
Geride bıraktığımız yıl senin için nasıl geçti? Yeni şarkılar yayınladın, yeni dinleyicilere ulaştın. 2024 sende neler biriktirdi?
Geçtiğimiz yıl benim için şu ana kadar geçirdiğim en hareketli ve etkileşimli yıl oldu. Planladığımız çoğu projeyi hayata geçirebildik; 2 tekli ve 1 EP yayınlama fırsatı bulduk. EP içerisinden 2 parçaya klip çektik. Çok güzel insanlarla çalıştım ve tanıştım, işin hemen hemen her kısmında yer aldım. Kendimi çok şanslı hissediyorum.
Uzun zaman önce yazdığın ve bestelediğin Nerdesin’in hikayesini anlatabilir misin?
“Nerdesin”, Çağan Şengül ile bir düet çalışmamız. Şarkıyı yazıp bestelediğimde, yayınlama konusunda bazı şüphelerim vardı. Ancak Çağan’a dinlettiğimde şarkının en ham halini çok beğendi ve birlikte yapalım dedi. Bu an, gerçekten güzel bir şeyler meydana geleceğine dair heyecanımı arttırmıştı. Geri dönüşler de bu duyguyu doğruladı. Şarkının hikayesi, bir ayrılık sonrası partnerine bağımlı bir insanın, ondan ayrı kaldığı günlerde ona olan özlemini ve sevgisini anlatıyor. Bir bağımlının, ayrıldığı insana olan ihtiyacını dile getiriyor.
Bugüne kadar hep single yayınladın. İlerleyen aşamada bir albüm düşünüyor musun?
Evet, son iki yıldır daha çok tekli yayınlıyoruz. Ancak Ocak ayında yayınlanacak “Yanımda Olsan” parçası ile birlikte ilk EP’miz tamamlanmış olacak. Albüm isteği her zaman var, ancak bu biraz süreç içerisinde belli olacak. 2025 yılı içerisinde bir albüm düşüncemiz yok, planımız daha çok EP ve tekli üzerine olacak. Fakat 2026 yılında umarım güzel bir albüm ile yolumuza devam ederiz.
Şarkılarını yazarken en çok nelerden besleniyorsun, neler seni etkiliyor?
Her dönemin farklı hisleri oluyor. En büyük etkiyi, yaşadığım ev, hayatıma giren ve çıkan insanlar yaratıyor. Çok sık ev değiştiriyorum ve her evin bana hissettirdiği farklı duygular, müzik yaparken ruh halimi etkiliyor. Ayrıca hayatıma giren insanlardan aldığım ilham ve enerji beni besliyor. Beklenmedik bir kişinin beklenmedik bir hareketi bile bana farklı şeyler düşündürüp, sonunda bir söz ya da melodi olarak geri dönüyor.
Müziğinde elektronik ve modern sound’ları, alternatif pop ve indie türleriyle harmanlıyorsun. Bu farklı tarzları bir araya getirme süreci nasıl gelişti ve seni ruhen besleyen isimler kimler oldu?
Kendi müziğimizi oluşturmak, uzun süredir değerli dostum ve aranjörüm Burak Bedirli ile yaptığımız çalışmaların sonucu oluştu. Tek bir türde kalmak istemiyoruz; içimizden geldiği gibi duymayı sevdiğimiz melodileri ve sound’ları bir araya getirmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman birbirinden alakasız olan bu tarzları birleştirme süreci bizi hem meraklandırıyor hem de heyecanlandırıyor. İlham aldığım ve ruhuma dokunan çok fazla müzisyen var, ancak en yakın çevremden Burak Bedirli, Çağan Şengül ve Yasir Miy, birlikte çalışmaktan en çok keyif aldığım isimler.
Son 10 yılda sahnede müzisyen, kendi şarkılarını üreten bir sanatçı ve bir müzik dinleyicisi olarak gözlemlediğin değişiklikler neler oldu?
Geçtiğimiz 10 yılda müzik dünyası müthiş bir dönüşüm içinde. Ancak önemli olan şey, etraf ne kadar gelişirse değişsin, bir şarkıcı ya da müzisyen ile kurulan bağın aynı kalması. Dinleyiciyle kurduğun o bağ, bir şarkının ya da müzisyenin serüveninin uzun olmasını sağlıyor. Ama bu bağı kurmanın doğrusu ya da yanlışı konusunda hiçbir fikrim yok, umarım doğru yolda ilerliyordur.
Günümüz dinleyici alışkanlıklarının değişmesi, çıkan her albüm ya da şarkının kısa sürede tüketilmesi ve yenisinin talep edilmesi seni zorluyor mu?
Bu durum, sadece müzikle ilgili bir mesele değil; her alanda benzer bir sıkıntı var. Bir şarkının ya da albümün hızlı tüketilmesi, bir sanatçının birbirine benzer işler çıkarmasına yol açabiliyor ve bu durum hem dinleyiciyi hem de sanatçıyı üzüyor. Gerçek duygularla yapılan müzik ile sadece “şu kadar günde bir parça yayınlamalıyım” düşüncesiyle yapılan müzik arasındaki kalite farkı kaçınılmaz oluyor. Ancak dinleyici bunu talep ediyorsa, saygı duymak lazım.
Apartman Dedikoduları
Komşuluğu üç kelimede tanımlar mısın?
Komşu kapısı, dayanışma, yabancı.
Bir cümle ile mahalle senin için ne ifade eder?
Sınırları içerisine girdiğimde, evdeymiş hissi uyanmaya başlayan bir topluluğun yaşadığı yere verilen isim.
Yaşadığın ilk apartmana dair hatırladığın figürler neler?
Komşu kelimesinin kafamda anlam bulduğu yer ilk oturduğumuz apartman diyebilirim. Oradaki sevgi, bağlılık ve aranızda herhangi bir bağ bulunmayan insanlarla güçlü ilişkiler kurabilmek, beni derinden etkilemişti.
En çok neyin dedikodusunu yaparsın?
Genelde insanların olumlu yönlerini bulup, o kişiyi sevdiğim davranışları üzerinden konuşmayı seviyorum.
Dinlediğin ilk albüm?
Yüksek Sadakat’in ilk albümü, 2005 yılında yayınlanmıştı. Bilgisayarıma indirdiğim ve dinlediğim ilk albüm oydu. Hala dönüp o albümden şarkılar dinliyorum, özellikle “Aklımın İplerini Saldım” favorim.
En sevdiğin çocukluk oyuncağı?
Televizyon kumandası. Fazlasıyla oyuncaklarım vardı ama ben kumandayı kafamda farklı bir oyuncağa dönüştürüp onunla oynamayı severdim.
En sevdiğin sokak oyunu?
9 taş.
En sevdiğin çocukluk kahramanı kimdi?
Spider-Man çizgi filmlerine bayılırdım.
Başucu kitabın?
George Orwell’ın 1984.
Vazgeçilmez 5 filmin?
Yüzüklerin Efendisi serisi
No Country for Old Men
Incendies
Pulp Fiction
Issız Adam
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap