Onlar değnek ve mendil kullanarak hikaye anlattılar, o ise sadece mikrofon kullandı.
4 Aralık Çarşamba akşamı Ege Çubukçu, İzmir Hayal Kahvesi’nde sahnedeydi. “Timeline” adını verdiği ve konserden öteye taşıyarak sahne şovuna çevirdiği gösterisi yaklaşık üç saat sürdü.
Henüz sahne başlamadan bizi ısıtan DJ Melih Kunukçu sahne boyunca enerjisiyle neşe saçtı. Yine henüz sahne başlamadan bas gitarın yanında görüp heyecanladığımız kontrabas ise Selim Gürcan ile ses buldu. Mehmet Mutlu ise baterideydi. Bu füzyon karşısında seyirci de karşılık verdi ve zıpladı!
Şovu kendi sahnesi ile açan Çubukçu 80’de İzmir’de 60’lı anne babasından doğmasından başlayarak bir müzik hikayesi anlattı. Hiç susmadı, bir an bile durmadı. Sahneyi tasarlayan bir dramaturg mu vardı diye düşünmemize sevk eden ise: kendi müzik yolculuğu ile Dünya’da o sene müzikte ne olduğunu harmanlaması oldu. Snoop Dogg’a, Harlem’li Tupac’a elinde mikrofonuyla saygı duruşunda bulundu. Timbaland’i atlamadı, Missy Elliott’u unutmadı.
“Bakın ben bunu dinlerdim, o sene bu şarkı vardı” dedi ve söyledi. Zaten aşina olduğumuz şarkılarla bizler de 2 dakika da olsa zıpladık ve özdeşleşip mutlu olduk. Çünkü aynı ya da yakın nesildik, o ne dinlediyse az çok biz de onu dinlemiştik. Ama aramızda bir tarihe saygı durup hem de icra eden bir tek Çubukçu’ydu. Saygı duyduk. Video mapping sahneyi tamamladı. Mapping için kimle çalıştı bilemiyoruz ancak bu yaratıcı beyne bakınca tüm şovu kendisinin üstlendiğini söylemek de yanlış olmaz. Sahne biterken 1Gün’den, Derya albümlerinden söyleyerek hepimizi sevindirdi Ege Çubukçu.
Kan ter içinde hem kendi hikayesini, hem doğduğu andan itibaren neyi, nasıl ve neden sevdiğini gösterdi bizlere. Bunu yaparken mutluydu, biz de mutluyduk.
Birebir şahit olduğum en yeni hikaye anlatıcısına saygılarımla…
Yazar: Ezgi Gizem Gülümser
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap