The Painted Hall, Greenwich
Londra’daki The Painted Hall — Greenwich’teki Eski Kraliyet Deniz Koleji içinde yer almaktadır — genellikle İngiltere’nin ünlü turistik yerleri olan British veya Doğa Tarihi Müzesi gibi daha bilinen yerlerin gölgesinde kalan bir mücevher olarak görülür. “İngiltere’nin Sistine Şapeli” olarak bilinen bu eski eser, Sir James Thornhill tarafından 1700’lü yıllarda tamamlanan Barok tarzda iç mekanlar, karmaşık ve nefes kesici tavan ve duvar resimleri ile süslenmiştir. Salon, başlangıçta 18. yüzyılın başlarında deniz gazileri için bir yemek salonu olarak tasarlanmış, ancak zamanla miras merkezinde çarpıcı bir sanatsal ve tarihi şahesere dönüşmüştür. İhtişam, sembolizm ve güzellik dolu The Painted Hall, ziyaretçilere İngiltere’nin zengin tarihine dair bir bakış sunar. Sanat ve tarihe olan sevgiyi bir araya getirmek isteyenler için bu gizli hazine, Londra gezisine dahil edilebilecek mükemmel bir duraktır.
The Hill Garden ve Pergola, Hampstead Heath
The Hill Garden ve Pergola, şehrin karmaşasından kaçmak ve huzurlu bir sükunet arayanlar için ideal bir yerdir. Daha sık ziyaret edilen Hampstead Heath parkıyla karıştırılmaması gereken bu gizli mücevher, büyüleyici bir yürüyüş yolu ve muhteşem bir pergola ile kaplanmış sessiz ve biraz unutulmuş bir bahçedir. Bu etkileyici yapı, 20. yüzyılın başlarında Lord Leverhulme tarafından, malikanesine görkemli bir ek olarak inşa edilmiştir ve bahçe partileri için bir mekan olarak kullanılmıştır. Yıllar geçtikçe hafifçe yıpranmış ve büyümüş bir atmosfere bürünmüş, sessiz, büyülü bir kaçış noktası haline gelmiştir. Hill Garden ve Pergola, etkileyici manzaralar, huzurlu patikalar ve fotoğraf çekimleri için mükemmel bir arka plan sunar, bu da burayı şehrin en büyüleyici ve gözden kaçmış noktalarından biri yapar.
Osterley House ve Park, Jersey Road
Batı Londra’da yer alan Osterley House ve Park, gözden kaçan bir mücevher ve neo-klasik bir başyapıttır. İlk olarak 1570’lerde Sir Thomas Gresham tarafından inşa edilmiş olan Tudor tarzı bir ev olarak ortaya çıkan bu yapı, büyüleyici mimari ve doğanın huzurlu birleşimini sunan bir kaçış noktasıdır. Osterley House’un iç mekanları, Gürcü İngiltere’sinin ihtişamını yansıtan odalarla doludur ve geniş, 350 dönümlük bahçeleri, gölleri ve çayırları ile göz kamaştırır. Lokasyon, 1930’larda film setlerine ev sahipliği yapmış ve eski İngiliz zenginliğinin bir simgesi olmuştur. Tarih meraklıları ve doğa severler için Londra’nın daha sakin ve daha az turistik cazibe merkezlerinden biri olan Osterley House ve Park, hem tarih hem de doğa tutkunları için idealdir.
Little Venice, Batı Londra
Venedik’in yüzen şehir güzelliğini, Londra’nın merkezi bölgesindeki hızlı tempolu yaşamın ortasında deneyimleyin. Londra’nın Little Venice bölgesi, Grand Union Kanalı ile Regent’s Kanalı’nın kesiştiği noktada benzersiz bir çekiciliğe sahiptir. Londra’yı ziyaret edenler, şehrin kalbinde huzurlu bir vahada, şehrin lüks caddelerinden sadece birkaç dakika uzaklıkta en iyi iki dünyayı bir arada deneyimleme fırsatına sahip olabilirler. Little Venice, dar tekneleri, ağaçlarla kaplı yolları ve köy benzeri atmosferiyle tanınır. Ziyaretçiler, kanal ağını yürüyerek veya tekneyle keşfetme özgürlüğüne sahiptir ve Camden Market veya Regent’s Park gibi daha turistik cazibe merkezlerine kısa bir gezi yapabilirler. İtalyan esintili bölge, huzurlu bir akşam geçirmek için mükemmel kafeler, publar ve kanal kıyısındaki restoranlarla çevrilidir.
Wilton’s Music Hall, Graces Alley
Wilton’s Music Hall, dünyadaki en eski müzik salonlarından biridir ve İngiltere’nin tiyatro geçmişinin somut bir kalıntısıdır. Doğu Londra’nın bir köşesinde, beş ev ve bir pubdan oluşan bu yapı, 1853 yılında tamamlanmıştır ve günümüzde hala orijinal cazibesini ve karakterini korumaktadır. Eskimiş duvarları, süslü balkonları ve eski tarz aydınlatması ile Wilton’s Music Hall, Viktorya dönemi Londra’sının solgun ihtişamını anımsatan benzersiz bir atmosfer sunar. Yüzyıllardır birçok müzik yeteneğine ev sahipliği yapmış olan tarihi bina, tiyatro, müzik ve komedi için bir canlı performans mekanı olarak dikkatlice restore edilmiştir, ancak etkileyici bir şekilde tarihsel özgünlüğünü korumaktadır. Wilton’s Music Hall’u bu kadar özel kılan bir diğer faktör ise Londra’nın batı yakasındaki görkemli tiyatroların parıltısı ile çarpıcı bir tezat oluşturmasıdır. Bilinmeyen yerleri keşfetmek isteyen ziyaretçiler, genellikle turistler tarafından göz ardı edilen bu samimi ve hafif şık-şatafatlı atmosferin tadını çıkarabilirler.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap