
Belgesel dünyasındaki başarısını efsanevi müzisyen Ryuichi Sakamoto’nun “Opus” belgeseliyle kanıtlayan Neo Sora, ilk kurgusal uzun metrajı Happyend ile sinema dünyasına iddialı bir giriş yaptı. Yakın geleceğin Tokyo’sunda geçen film; yapay zekâ gözetimi, devlet baskısı ve sarsılan bir dostluk üzerinden modern dünyanın korkularını masaya yatırıyor.
Filmin merkezinde, çocukluk arkadaşı olan Yuta ve Kou yer alıyor. Okullarında yaptıkları bir şakanın ardından kurulan “Panopty” adlı yapay zekâlı yüz tanıma sistemi, bu iki gencin hayatını bir distopyaya çeviriyor.
Siyasi Kırılma: Kore kökenli bir Japon olan Kou, toplumsal yabancı düşmanlığına karşı aktivizme yönelirken; Yuta, müziğine sığınarak sistemden kaçmayı tercih ediyor.
Korku Politikası: Filmde sürekli çalan deprem uyarıları, devletin “güvenlik” adı altında özgürlükleri kısıtlamasını meşrulaştıran bir motif olarak kullanılıyor.
Neo Sora, filmi sadece siyasi bir eleştiri olarak değil, görsel ve işitsel bir şölen olarak kurgulamış.
Bir Direniş Aracı Olarak Müzik: Filmde techno müzik, sadece bir arka plan sesi değil; tek tipleşmeye karşı bireyselliğin ve özgürlüğün en güçlü çığlığı olarak konumlanıyor.
Lirik Görsellik: Görüntü yönetmeni Bill Kirstein, Tokyo’nun gece manzaralarını ve okulun steril boşluğunu kullanarak hem büyüleyici hem de ürpertici bir atmosfer yaratıyor.
Happyend, 2025’in en güçlü trendlerinden biri olan “Dystopian Coming-of-Age” akımının en taze örneği.
Çeşitlilik: Film; Çinli, Afrikalı-Amerikalı ve Koreli-Japon öğrencilerden oluşan kadrosuyla, Japonya’nın homojen kimlik algısına sessiz ama güçlü bir meydan okuma sunuyor.
Eleştirmen Notu: Rotten Tomatoes’ta %94 gibi etkileyici bir puana sahip olan yapım, Venedik Film Festivali’nden Asia Pacific Screen Awards’a kadar pek çok prestijli durakta alkış topladı.
Apartman No:26 Notu
Eğer sinemanın sadece eğlence değil, bir farkındalık aracı olduğuna inanıyorsanız; “Happyend”, kışın gri günlerinde hem ruhunuzu ısıtacak hem de zihninizi açacak bir başyapıt.






