İsviçreli şarkıcı ve söz yazarı Nadine Carina, rüyalardan, doğanın sessiz anlarından ve içsel yolculuklardan beslenen büyüleyici bir sound ile geri dönüyor. Beş yıllık bir aranın ve anne olmasının ardından 2020’de yazmaya başladığı dördüncü albümü “The Blue Hour”, ismini doğadaki o kısa ve büyülü sessizlik anından—mavi saatten—alıyor.
💫 Albümün hikayesi, İsviçre’nin Ticino dağlarındaki bir ev stüdyosunda, sabahın en erken saatlerinde şekillendi. Nadine Carina, dağların sessizliğinde tek başına, sadece bir gitar ve bir ukulele eşliğinde, on adet son derece samimi ve dokunaklı parça kaleme aldı. Albüm; dreamfolk, folk ve yumuşak elektropop arasında gezinen, narin dokularla örülmüş bir “müzikal duraklama” sunuyor.
🎛️ “The Blue Hour”, geçiciliği ve anın kıymetini seslere dönüştürüyor. Nadine Carina’nın fısıltı benzeri, narin vokalleri; atmospheric ve organic düzenlemelerle birleşerek dinleyiciyi derin bir huzur haline davet ediyor.
⚡ Albümde yer alan “Soft Rain”, “Drifting” ve “Blooming” gibi parçalar, Carina’nın rüya tabanlı şarkı yazarlığının en güzel örnekleri. Müziği sadece duyulmak için değil, o sessiz mavi saatlerde hissedilmek ve içinde kaybolmak için tasarlanmış. Berlin ve İsviçre sahnelerinin estetiğini birleştiren bu çalışma, modern folk müziğine son derece zarif ve dingin bir perspektif katıyor.
🔗 Apartman No:26 Notu:
- Albüm, modern yaşamın gürültüsünden kaçıp dağların sabah serinliğine sığınmak isteyenler için mükemmel bir sığınak.
- Nadine Carina’nın 5 yıl sonraki dönüşü, anneliğin ve sessizliğin müziğine kattığı olgunluğu ve berraklığı her notada hissettiriyor.
- Bon Iver’ın akustik samimiyetini veya The Japanese House’un atmosferik dokusunu sevenler için bu albüm yılın en huzurlu keşiflerinden biri olabilir.
